SEYRÜSEFER -Tuna’nın İncisi Budapeşte I

Muzaffer Şenel
 
Tuna’nın incisi, nam-ı diğer “Nazlı Budin” Budapeşte, Avrupa’nın tam ortasında Batı ve Doğu Avrupa’nın birleştiği/ayrıldığı yerde kurulmuş bir şehir. Ahmet Haşim, Frankfurt Seyahatnamesi’nde seyahat etmeyi “harikulâdelikler avı” olarak tasvir etmekte. Uçağım Budapeşte semalarında süzülmeye başlayınca içimi nedenini daha sonra anladığım garip bir heyecan kapladı. Budapeşte şehir merkezine yaklaşık 30 dakika mesafedeki Ferighery Havaalanı’ndan şehir merkezine gitmek için en kolay yol 10 Euro karşılığında taksi hizmeti veren havaalanı minibüs servisleri. Servise, gitmek istediğiniz adresi veriyorsunuz en fazla 10 dakikalık beklemeden sonra yola çıkıyorsunuz. Havaalanından ayrılmadan önce minibüs bürosunun tam karşısında yer alan turizm ofisine uğrayıp şehir haritasını ve şehirdeki kültürel faaliyetler ve ülke hakkında kısa ama öz bilgiler veren ücretsiz Budapest Funzine veya Pestiest dergilerini temin etmenizi öneririm. Eğer şehre üç-dört günlük bir gezi için gelmişseniz tavsiyem, hemen hemen tüm büfelerde satılan, bütün toplu taşıma araçlarında geçerli olan ve bazı müzelerde indirimlerden yararlanmanız için Budapest Card almanız. Havaalanından çıkıp kenar mahallelerinden geçip şehrin Peşte tarafında V. bölge olarak adlandırılan merkezine doğru yol aldığınızda sağlı sollu komünist dönemde yapılan büyük apartman sıraları sizi selamlıyor. Şehir merkezine girdiğinizde sizi apayrı bir dünya karşılıyor. Anlatmaya geçmeden evvel şehir hakkında biraz bilgi verelim.
Tuna’nın iki yakası: Buda ve Peşte
Baltıkları Akdeniz’e bağlayan tarihî Amber Yolu ile İpek Yolu’nun batı kolu olarak adlandırılan Balkan Yolu’nun birleştiği noktada kurulan Budapeşte’nin nüfusu yakın çevresi ile beraber 2-3 milyonu bulmakta. Roma dönemindeki “Obuda” şehrine dayanan tarihi ile Orta Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olan Budapeşte bugünkü halini 1870’lerde Tuna nehrinin iki yakasında bulunan Buda ve Peşte şehirlerinin birleştirilmesinden sonra alır. Buda, ismi Avrupa Hun İmparatoru Atilla’nın kardeşi Bleda’nın Macar efsanelerinde geçen adından gelmektedir. Peşte isminin kaynağı bilinmemektedir. Buda ve Peşte şehirlerini bir birine bağlayan 8 köprü vardır. Kuzeyden güneye Ujpesti Vasuti, Arpad, Margit, Szechenyi Lanchid/Chain, Erzsebet, Szabadsag, Petöfi, Lagymanyosi köprülerinden en ünlüsü aslanlı girişi olan görkemli Zincir (Szechenyi Chainbridge) Köprüsü’dür. Ayaklarındaki çeşitli figürlerin güzelleştirdiği Margit Köprüsü bir köprüyol ile Margit Adası’na bağlanır. Beyaz köprü olarak da bilinen Erzsebet köprüsü oldukça sade, asma bir köprüdür. Renginden dolayı Yeşil Köprü de denen Szabadsag (Özgürlük) Köprüsü ve daha güneydeki Petöfi Köprüsü, Margit Köprüsü ile beraber üzerlerinde tramvay hattı olan köprülerdir.
 
Para Buda’da, hayat Peşte’de akıyor!
Buda ve Peşte tarafı arasında şöyle bir ayrım yapsak yanlış olmaz. Buda, daha çok şehrin ekâbir takımının ikamet ettiği bir bölge. Fakat kültürel ve sosyal faaliyetler Peşte’de düzenlenmekte. Bu nedenle diyebiliriz ki, “para Buda’da, hayat Peşte’de” akıyor. Şehirde metro, tramvay ve otobüslerle yapılan toplu taşımacılık oldukça gelişmiştir. Şehrin her tarafına birbirine bağlayan metro ve tramvay hatları sayesinde şehirde rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Şehir merkezi olarak bilinen bölgeyi çevreleyen 4 ve 6 no’lu tramvayların çalıştığı ring hattı ile şehirde tur atabilirsiniz.
Peşte tarafına göre tarihi daha eskilere dayanan ve kısmen dağlık olan Buda tarafında tarihî eserlerin çoğu ve Roma dönemi kalıntıları Tuna kıyısında yoğunlaşmıştır. Bir dönem Osmanlı paşalarınca yönetim merkezi olarak kullanılan saray tarihi Buda kalesindedir. Budapeşte’nin en güzel manzaralarını Buda tarafında bulunan dört noktadan yakalayabilirsiniz. Kuzeyden güneye, Gülbaba Türbesi’nin bulunduğu Rozsadomb Tepesi, Matyas Kilisesi’nin uç noktasında bulunan Fisherman Bastion, Buda Kalesi ve Citedella Tepesi olarak da bilinen St. Gellert Hill’dir. St Gellert Hill üzerinde bulunan özgürlük heykeli, 1956 Devrim Müzesi, tepeyi oluşturan kayalara oyulmuş kilise ve tepenin eteklerinde bulunan tarihi Osmanlı hamamı görülmesi gereken yerlerdir. Peşte tarafından Buda manzarasını görmek isteyenler ise Margit Köprüsü’nden Petöfi Köprüsü’ne kadarki sahil boyunca işleyen 2 numaralı tramvay hattını kullanır. Turistlerin rağbet ettikleri bu hat yankesicilerin ve kapkaççıların yoğun mesaisi ile ünlüdür. Tuna boyunca yürüyüş yapmak isterseniz size tavsiyem Zincir (Chain Bridge) Köprüsü ile Erzsebet Köprüsü arasında bulunan Duna Corsa ve onun devamı Erzsebet ve Szabadsag köprüleri arasındaki Belgrad Rakpart’tır. Özellikle Duna Corsa’daki herhangi bir kafede veya Tuna Nehri üzerindeki gemi restoranlardan birinde çay/kahvenizi yudumlarken Buda Kalesi, Zincir (Chain) Köprüsü ve St. Gellert Tepesi manzarasını izleyebilirsiniz.
Buda tarafında tarihi eserler Tuna boyunca sıralanmıştır. Budapeşte’nin mesire yeri şehir merkezine 30 km uzaklıktaki kuzeydeki Szentendre kasabasıdır. Kasabanın hemen güneyinden Arpad Köprüsü’ne kadar uzanan antik Obuda/Aquincum şehrinden günümüze büyük kısmı harabe olan çok az eser kalabilmiş. Bugünkü yerleşim bölgesindeki en eski eser XIV. ve XV. yüzyıla aittir. Buda tarafında görülmesi gereken yerler, Margit Köprüsü’nden Szabadsag Köprüsü’ne uzanan Buda Rakpart’ındadır. Bu hattın tam ortasında bulunan Buda Kalesi ve çevresindeki tarihî sit alanı görülmeye değer. Bu sit alanında görülmesi gereken yerler, bir dönem Osmanlı paşalarınca da kullanılan Macar Kraliyet Sarayı’nın bulunduğu Buda Kalesi, Akıncılar Şehitliği, Matyas Kilisesi ve Fisherman Bastion. Bu sit alanını gezerken birkaç tane çıkmaz sokağa girdiğinizde kayboldum hissine kapılabilirsiniz. Çıkmaz sokakları severim. Çıkmaz sokakları olmayan şehirlerde dolaşmak bana hiç heyecan vermez. Çıkmaz sokaklar benim için şehrin geleneksel sosyal kültürünü görebileceğim yerlerdir. Diğer taraftan çıkmaz sokaklar sayesinde şehirde kaybolmanın tadına varabiliyorsunuz. Sayıları gittikçe azalan Budapeşte’nin çıkmaz sokaklarının hepsinin Buda tarafında olduğunu tahmin edersiniz.
Her ne kadar Parlamento manzarası olsa da Buda Rakpart’ın bazı bölümleri yürüyüş için uygun değildir. Batthyany Ter (meydan) ve çevresi görülmeye değer. Meydanda bulunan iki kilise ve alışveriş merkezini ziyaret ettikten sonra Budapeşte’nin en leziz elmalı pankeklerini ve kreplerini yapan 24 saat açık kafeye uğrayabilirsiniz. Kısa bir moladan sonra Batthyany Ter’den yokuş yukarı yürüyerek ara sokaklardan Matthias Katedrali’nin bulunduğu sit alanına çıkabilirsiniz. Enfes bir Budapeşte manzarasına sahip Balıkçılar Burcu/Fisherman Bastion uğramanızı tavsiye ederim. Katedral meydanından Buda Kalesi’ne doğru yürürken eğer bir soluk almak isterseniz sol taraftaki kafelerden birine uğrayabilirsiniz. Kaleiçine girmeden evvel girişin tam karşısında sağ tarafta bulunan geleneksel Macar elişlerinin ve çeşitli hediyelik eşyaların satıldığı arasta pazara uğrayabilirsiniz. Çok küçük bir alanda iç içe geçmiş yaklaşık 40 pavillonun bulunduğu bu küçük, şirin ve renkli pazara daldığınızda sizi hem şaşırtacak hem de hayran bırakacak elişi işlemelerle karşılaşacaksınız. Şaşıracaksınız, çünkü buradaki elişlerinin geleneksel Osmanlı motiflerini taşıdığını fark edeceksiniz ve adeta küçük bir Anadolu kasabasının mini çarşısında geziyor hissine kapılacaksınız.
Kaleye ulaşmanın diğer bir yolları ise Zincir (Chainbridge) Köprüsü’nün hemen karşısındaki furnicular sistemi ise kale merdivenlerini kullanmak. Sizi her iki tarafı ağaçlık ve yeşilliklerle kaplı bir güzergâhtan yaklaşık 100 metre yükseğe taşıyan mini furnikular sistemle ağır ağır yukarı çekilirken ayaklarınızın ucunda boylu boyunca uzanan Tuna Nehri’ni ve Peşte tarafını kuş uçuşu temaşa edebilirsiniz. 3–4 dakikalık bu yolculuktan sonra banklardan bir süre şehri seyre dalabilirsiniz. Ayaklarınızın ucunda dokunan Chain Bridge hemen sonra Roosevelt Meydanı’nda tam karşıda tarihî Four Seasons Hotel binası, sol tarafta Macar Bilimler Akademisi binası ve bu iki binanın arasındaki sokağın ucunda bulunan Budapeşte’nin en büyük ve kutsal mekânı 1456 yapımı St. Istvan (Stefan) Basilikası’nın eşsiz manzarasını seyre dalabilirsiniz. Eğer mini furnikular sistemi kullanmak istemezseniz, yer yer ağaçlıklarla kaplı labirentvari bir yolu kullanarak kaleye çıkabilirsiniz.
Bugün müze olarak kullanılan Buda kalesindeki sarayın avlusuna büyük ve ihtişamlı bir kapıdan geçerek içeri giriyorsunuz. Yaz akşamlarında çeşitli sanat etkinliklerinin yapıldığı bu alanda bulunan tarihî binalar müze olarak hizmet vermekte. Daha çok gotik tarzda yapılmış heykellerin ve Ortaçağ eserlerinin sergilendiği Budapeşte Tarihi Müzesi ile özellikle XIX. yüzyılda yaşamış ünlü Macar ressamların eserlerinin sergilendiği Macar Milli Galerisi ziyaret edilebilir. Gelmişken burada meftun Osmanlı Paşası Abdurrahman Paşanın kabrini ve Akıncılar Şehitliği’ni ziyaret etmeyi unutmayın. Kaleden en az 45 dakikalık bir yürüyüşle Erzebet Köprüsü ile Szabadsag Köprüsü arasında yükselen St. Gellert Hill’e geçebilirsiniz. St. Gellert Hill’de bulunan 1956 Devrimi anısına yapılan devasa Özgürlük Heykeli ve çevresindeki açık hava fotoğraf galerisinin ardından tepede bulunan müzeleri ziyaret edip, Szabadsag Köprüsü tarafında bulunan merdivenleri kullanarak aşağı inebilirsiniz. Aşağıya inerken sol tarafta büyük bir haç göreceksiniz. Tepenin en kayalık bölümünde kaya içine oyulmuş küçük kiliseyi gezerken Kapadokya’yı hatırlayabilirsiniz.
 
Hamamlar Osmanlı’nın şehre hediyesi
Yaklaşık 150 yıl Osmanlı idaresinde kalmış Macaristan’da bulunan 160 camiden günümüze sadece güneydeki Pec şehrinde kubbeli ve hilali olan bir cami ile kuzeydoğuda bugün Eger olarak bilinen Eğri şehrinde bir minare kalmıştır. Bu nedenle Budapeşte’de hiç cami yoktur. Bir zamanlar cami olduğunu anlayabileceğiniz binalarda ya yıkılmış ya da kiliseye dönüştürülmüştür. Sadece Peşte tarafında Erzsebet Köprüsü ayağında bulunan XII. yüzyılda inşa edilen Budapeşte’nin en eski kilisesi Belvaros Inner City Parish Church’te bulunan mihrap kilisenin bir zamanlar cami olarak hizmet verdiğine işarettir. Başka hiçbir kilise veya binada buna benzer bir işaret yoktur. Tarihî Osmanlı hamamları, Gülbaba Türbesi’nden sonra şehirdeki yegâne Osmanlı izleridir. Diğer taraftan şunu ifade etmekte yarar var. 150 yıllık Osmanlı yönetiminin en bariz izleri isimlerde kendini göstermektedir. Örneğin Zoltan/Sultan Macarlar arasında çok popüler bir isimdir. Budapeşte’de yaşayan sayıları 3-4 bini bulan Müslümanların kullandığı benim bildiğim 5 küçük mescit vardır. Bu mescitlerden ikisi yoğunlukla sayıları 800’ü bulan Budapeşte’de yaşayan Türklerin gittikleri çoğunlukla vakit namazlarında kapalı ama Cuma ve bayram namazlarında dolup taşan mescitlerdir. Şehir merkezine en yakın mescit, Szabadsag Köprüsü’nün Buda tarafında Bartok Bela Utca’da, St. Gellert Tepesi’nin eteğindedir.
 
Gülbaba, birçok Macar şair ve müzisyenin de esin kaynağı
Hiç şüphesiz Budapeşte denince ilk akla gelen Gülbaba’dır. Bölgede yaşayan tüm halkın gönlünü fetheden Osmanlı dervişi sarığında taşıdığı gül kokusundan dolayı Gülbaba adıyla tanınmıştır. 1541 Budin kuşatmasında şehit düşen dervişin anısına düzgün kesme taştan, kubbeli sekizgen bir türbe yapılır. Buda tarafında Margit Köprüsü’nün hemen kuzeyinde Margit Adası’na hâkim Gülbaba (Rozsadomb) Tepesi’ndeki türbe zamanla hem Müslümanların hem de diğer din mensuplarının önemli ziyaretgâhlarından biri olmuştur. XVII. yüzyılda Habsburglar tarafından Hıristiyanlığa ait kutsal emanetlerin saklandığı bir Capellaya dönüştürülen türbe XIX. yüzyıl sonunda tekrar türbe haline gelmiştir. Macarlarla konuştuğunuzda hemen hemen hepsi Türbenin Capellaya dönüştürülmesinden Habsburgları sorumlu tutmakta Macarların Gülbaba’ya olan sevgi ve saygılarını dile getirmekteler. Türbenin bulunduğu bölgeye Macarca Gülbaba anlamına gelen Rozsadomb denmesi ve türbenin etrafındaki sokak ve cadde isimlerinin Mescit, Török (Türk), Gülbaba, Türbe vb. olması, dervişin bıraktığı mirasın ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
Turistlerin ilgisini çeken bu tarihi yerler dışında Macarların hafta sonu veya dinlenmek için gittikleri Buda tarafında çok güzel parklar, kamp ve mesire yerleri vardır. Moszkva Meydanı (Ter) ve çevresi, Erzsebet Fasor’dan boyunca sağlı sollu uzanan parklarda dinlenebilirisiniz. Özellikle Fogaskerekü Vasut’ta bulunan parkı ziyaret etmenizi ve teleferikle şehir üzerinde bir tur atmanızı tavsiye ederim. Buda’nın incisi anlamına gelen Budagyöngye’de Orta ve Doğu Avrupalılara demokrasi kültürü eğitimi (!) vermeyi amaçlayan Amerika destekli 2-3 tane sivil toplum kuruluşunun merkez binaları mevcut.
Bir sonraki sayıda Peşte izlenimleriyle Seyrüsefere devam edeceğiz.

EDITOR'S CHOICE

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


FOLLOW US

Add your e-mail address here to be informed about our programs (seminars, symposiums, panels, etc.).