Ha­tı­ra­lar­la Ya­kın Ta­rih-2:Av­lon­ya­lı Ek­rem Bey, Os­man­lı Ar­na­vut­luk’un­dan Anı­lar (1885-1912)

6 Ha­zi­ran 2008             
De­ğer­len­dir­me: Ab­dül­ha­mit Kır­mı­zı
 
Av­lon­ya Os­man­lı ida­rî bün­ye­si­ne da­hil olan ilk Ar­na­vut şe­hir­le­rin­den bi­ri­dir. Bu­ra­ya Ar­na­vut­ça’da Vlorë/Vlo­ra ve İtal­yan­ca’da Va­lo­na den­di­ği hal­de, Os­man­lı­lar Au­lon/Au­lo­na şek­lin­de­ki Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nda­ki kul­la­nı­mı sür­dür­müş­ler­dir. Av­lon­ya’nın Ad­ri­ya­tik De­ni­zi’nin en dar nok­ta­sın­da, 60 km ge­niş­li­ğin­de­ki Ot­ran­to bo­ğa­zın­da önem­li bir li­man ol­du­ğu­nu fark eden Os­man­lı­lar, da­ha 15. yüz­yı­lın baş­la­rın­da bu­ra­yı fet­het­miş­ler­dir.
Ha­tı­ra­tı­nı ele al­dı­ğı­mız Ek­rem Bey’in ata­sı Si­nan Pa­şa’nın as­len Kon­ya­lı ol­du­ğu ve 1480 yı­lın­da san­cak be­yi atan­ma­sı üze­ri­ne Av­lon­ya’ya yer­leş­ti­ği bi­li­ni­yor. Asır­lar­ca im­pa­ra­tor­lu­ğa hiz­met et­miş mü­him bir ai­le­ye men­sup olan Ek­rem Bey’in Os­man­lı Dev­le­ti’nde­ki ken­di ka­ri­ye­ri pek kı­sa­dır. İs­tan­bul’da Mek­teb-i Hu­kuk’ta okur­ken Ha­ri­ci­ye Ne­za­re­ti Hu­kuk Da­ire­si’nde kâ­tip ola­rak ça­lış­mış ve o genç ha­liy­le 1904 Son­ba­ha­rı’nda Hi­caz De­mir­yo­lu’nun ilk eta­bı­nın (Şam-Ma­an) açı­lı­şı için böl­ge­ye gön­de­ri­len he­yet­te ne­za­re­ti tem­si­len yer al­mış­tır.
Bu sı­ra­da Ek­rem Bey’in am­ca­la­rın­dan Fe­rid Pa­şa Sad­ra­zam, Ne­şet Pa­şa Şu­ra-yı Dev­let Aza­sı, Na­mık Bey Mec­lis-i Sıh­hı­ye Aza­sı, ba­ba­sı Sü­rey­ya Bey ise Ce­mi­yet-i Ru­su­mi­ye Rei­si’dir. Ek­rem Bey’in ab­la­sı Su­at Ha­nım Şu­ra-yı Dev­let Rei­si Sa­id Pa­şa’nın oğ­lu Kürd Fu­ad Pa­şa ile ev­li­dir. Ba­ba­sı­nın ku­ze­ni İs­ma­il Ke­mal Bey, uzun bir bü­rok­ra­si ka­ri­ye­rin­den son­ra Sul­tan II. Ab­dül­ha­mid ta­ra­fın­dan Trab­lus­garp va­li­li­ği­ne atan­dık­tan son­ra ölüm kor­ku­suy­la 1900 yı­lın­da Av­ru­pa’ya ka­çan, Brük­sel’de ga­ze­te­ler neş­re­den, 1908 İh­ti­la­li’nden son­ra İs­tan­bul’a me­bus ola­rak dö­nen ve bi­la­ha­re Jön Türk re­ji­mi­ne kü­se­rek Ar­na­vut­luk’un ba­ğım­sız­lı­ğın­da baş­rol oy­na­yan bir ey­lem ada­mı­dır.
Os­man­lı se­fir­le­rin­den (Ar­na­vut) Tur­han Pa­şa baş­kan­lı­ğın­da­ki he­yet­le se­ya­ha­ti sı­ra­sın­da im­pa­ra­tor­lu­ğun sa­de­ce baş­ken­tin­de de­ğil, dört bir ta­ra­fın­da Ar­na­vut dev­let adam­la­rı­nın gö­rev yap­tı­ğı­nı gö­rün­ce, on do­kuz ya­şın­da­ki Ek­rem Bey pek şa­şı­ra­cak­tır. Ro­dos’ta Ce­za­yir-i Bahr-i Se­fid Va­li­si Abi­din (Di­no) Pa­şa, Bey­rut’ta Va­li Er­gi­ri­li Ha­lil (Ali­zo­ti) Pa­şa, Su­ri­ye baş­ka­dı­sı Li­bo­ho­va­lı Na­fiz (Yu­su­fa­ti) Efen­di ile ta­nış­tık­tan son­ra, var­dık­la­rı Ma­an ka­za­sın­da­ki kay­ma­ka­mın da Er­gi­ri­li bir Ar­na­vut ol­du­ğu­nu öğ­re­nin­ce, “Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nda Ar­na­vut’un ol­ma­dı­ğı ne­re­si var ki!” di­ye ak­lın­dan ge­çi­rir.
Ki­tap­ta de­ği­ni­len Ar­na­vut şah­si­yet­ler ara­sın­da Mus­ta­fa Ke­mal’i gö­ren her Türk oku­yu­cu hak­kıy­la şa­şı­ra­cak­tır. Ek­rem Bey’e ba­kı­lır­sa Mus­ta­fa Ke­mal’in “ba­ba­sı 1878 yı­lın­da Ar­na­vut­la­rın ya­şa­dı­ğı Les­ko­vac (Gü­ney Sır­bis­tan) ci­va­rın­dan Priş­ti­na’ya göç et­miş­ti. An­ne­si Par­ga­lı (Yu­na­nis­tan) bir Ar­na­vut’tu.” Fa­kat ona gö­re, “Mus­ta­fa Ke­mal’in Ata­türk adı­nı al­ma­sıy­la bir­lik­te, onun Slav mı, Türk mü, yok­sa Ar­na­vut mu ol­du­ğu so­ru­su­nun ma­na­sı kal­ma­mış­tır.” Yar­bay Mus­ta­fa Ke­mal Bey’le 1910 yı­lın­da kar­şı­laş­ma­sı­nı an­la­tan Ek­rem Bey, onu na­fi­le ye­re mil­li­yet­çi ha­re­ket­le­ri­ne ka­zan­ma­ya ça­lış­tık­tan son­ra şöy­le bir yar­gı­da bu­lu­nur: “Ar­na­vut mil­lî duy­gu­la­rı­na sa­hip ol­ma­sı za­ten bek­le­ne­mez­di. An­cak be­ni bu­gün da­hi şa­şır­tan, onun ke­sin ola­rak Ar­na­vut di­li­nin ya­zı­mın­da Arap harf­le­ri­nin kul­la­nı­mı­na ta­raf­tar ol­ma­sı­dır.” Gö­rüş­me­le­rin­de ken­di­sin­den al­dı­ğı tep­ki­ye ba­kı­lır­sa, “Mus­ta­fa Ke­mal Ar­na­vut di­li için La­tin harf­le­ri­nin kul­la­nıl­ma­sın­dan söz edil­di­ği­ni da­hi duy­mak is­te­mi­yor­du; çün­kü La­tin harf­le­ri­ni, Türk-Müs­lü­man-Os­man­lı İt­ti­ha­dı il­ke­si­ni çö­ker­te­cek bir ara ola­rak gö­rü­yor­du.”
Al­man­ca’dan çev­ri­len ha­tı­ra­tın ilk ya­rı­sın­da, Av­lon­ya’da kırk dö­nüm­lük bir bah­çe­nin or­ta­sın­da yer alan ko­ca ko­nak­ta­ki ço­cuk­luk gün­le­ri, Vi­ya­na’da­ki li­se eği­ti­mi, İs­tan­bul’da­ki ta­le­be­lik ve kâ­tip­lik yıl­la­rıy­la bu sı­ra­da ya­pı­lan se­ya­hat­ler yer alı­yor. Asil Os­man­lı ai­le­le­ri­nin son dö­nem­de­ki ih­ti­şam­lı ha­ya­tı­na ışık tu­tan ve zevk­le oku­nan bu sa­tır­lar­dan son­ra, ar­tık Ek­rem Bey’in Ar­na­vut mil­li­yet­çi­li­ğiy­le yoğ­ru­lan ide­olo­ji ve si­ya­set dün­ya­sı­na gi­ri­yo­ruz. Ar­na­vut­çu mil­lî ha­re­ket­ler, ih­ti­lal­ler ve sa­vaş­lar ara­sın­da do­la­nan bu du­man­lı sa­tır­lar­da, soy­daş­la­rı hak­kın­da ha­yal kı­rık­lı­ğı­na uğ­ra­mış mün­he­zim bir ey­lem ada­mı­nın bez­gin por­tre­si­ni bu­lu­yo­ruz.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.