Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri VII Şikârî Tarihi

Fatih Bayram

23 Haziran 2012
Değerlendirme:
Betül Sezgin 

Karamannâme nam-ı diğer Şikârî TarihiKaramanoğulları tarihine ışık tutan nadir bir eser. Anadolu Kronikleri serisi çerçevesinde Fatih Bayram başkanlığında tartışılan bu eser hakkında Bayram, öncelikle kitabın müellifine dikkat çekiyor. Bayram’ın dile getirdiği üzere, 16. yüzyıl müelliflerinden kabul edilen müellif, eserin girişinde kendisinden Şikârî adıyla bahseder. Şikârî aslında bir mahlastır. Dolayısıyla, Şikârî’nin kim olduğu muğlaktır. Zira, Âşık Çelebi bu asırda Şikârî mahlasını kullanan üç kişiden bahseder. Birincisi kadılık yapan Şikârî’dir. Diğeri Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa’ya yakınlığıyla bilinen Hazinedarzâde Mustafa Çelebi’dir. Bir de Diyarbakırlı Mal Defterdarının oğlu olan Ahmet Şikârî vardır. Mevcut literatürde eserin hem mütercimi hem de kesinliği bilinmemekle birlikte, 15. ve 16. asırla ilgili kısımları ilave eden kişi olarak Ahmet Şikârî kabul edilmektedir.

Karamannâme’nin yazılma sebebine gelince, Gazneli Sultan Mahmut namına Firdevsî’nin Şeyhnâmesive Selçuklu Sultanı III. Alaaddin Keykubat için Dehhanî’nin Selçuknâmesi’nden esinlenen Karamanoğlu Alaaddin Bey Karamanlılar için de bir şeyhnâmeyazılmasını ister ve bu görev Yarcani adında bir şaire verilir. Yarcani’nin Karamannâme’sini; 16. asrın sonlarında yazılan bu şeyhnâmeyi, Şikârî 16. asırda Osmanlıcaya çevirir. Burada bilinmeyen bir başka husus 15. ve 16. yüzyıl olaylarının kimin tarafından yazıldığıdır. Başka bir ifadeyle, Sasaniler’le başlayan eserin son paragrafı Karamanoğlu Pir Bayram’ın Şah İsmail’in ordusuna katılmasıyla son bulur. Şah İsmail’in dönemindeki olayları da içeren bu kısmı kimin yazdığı konusu müphemdir. Bu kısım, bizzat Şikârî tarafından mı yazıldı yoksa Yarcani’den sonra bir Karaman müellifi tarafından yazıldı da Şikârî onu Osmanlıcaya mı tercüme etti? Şikârî’nin kim olduğu tam olarak bilinmediği gibi bu da bilinmemektedir.

Şikârî’nin tarihi menkıbevî bir eserdir. Kahraman hikayeleri çokça anlatılır. Kronoloji kullanılmaz. Eserin hemen hemen yarıya yakını Karamanoğlu Alaaddin Ali Bey’le (1361-1398) ilgilidir. Eserin ilginç yönlerinden biri de eserde hiçbir tarihin yer almamasıdır. Eserin yazılış tarihi bilinmediği gibi yazar, yer ve tarih konusunda da ciddi eksiklikler yapmıştır. Şöyle ki; I. Murad’ın Kosava’da şehit oluşunu anlatırken Edirne ile İstanbul arasında bir yerde şehit olduğunu söyler. Kosova ifadesini kullan(a)maz. Eserde tarih de verilmez ancak, bazı olaylara atıf yapıldığını görüyoruz; Osmanlıların Karamanlıların topraklarına girmelerinin, Fatih’in İstanbul’u fethinden yedi yıl sonra gerçekleştiğinin söylenmesi gibi.

Osmanlılara muhalif eserlerden biri olan Şikârî Tarihi’nin birçok nüshası mevcut: Yusuf Ağa, Milli Kütüphane, İzzet Koyunoğlu Kütüphanesi, Belediye Kütüphanesi ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi nüshaları var. Ali Emiri nüshası ise Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir. Mesut Koman, Berlin nüshasından da bahsetmektedir.

Eserin içeriğine bakıldığında, eser boyunca Osmanlıların kötülendiği dikkat çekmektedir. Esere göre, Osmanlılar ile Karamanoğulları arasındaki mücadele Selçuklu varisinin kim olduğu üzerinedir. Şikârî TarihiKaramanoğullarını Selçuklular’ın varisi şeklinde göstermeye çalışır ve bunun göstergesi olarak da Alaaddin Mehmed Bey’in, Selçuklu Hanedan soyundan gelen bir kız ile evlendiğini anlatır. Selçuklu varisliğini farklı olgularla da kanıtlamaya çalışan eser, burada Hz. Mevlânâ faktörünü kullanır. Eserde tarihî aktör olarak Karaman beylerinden ziyade Mevlânâ öne çıkarılmaktadır. Karaman beyleri ne zaman başları sıkışsa Hz Mevlânâ’nın türbesine giderler ve ondan dua isterler. Hz. Mevlânâ onlara rüyalarında yardımcı olur ya da rüyalarını türbedeki Şeyhe tabir ettirirler. Türbe bir nevi diğer bir tarihî aktör olarak karşımıza çıkıyor. Bu gelenek Osmanlılarda da devam eder. Örneğin, II. Selim, kardeşi ile savaşmadan önce Hz. Mevlânâ türbesine gidip, dua eder.

Eserde gaza inancı da baskın. Karamanlıların gaza faaliyetleri, gaza malı ile Mevlânâ Türbesi üzerine yeşil bir kubbe yaptırmaları özellikle vurgulanmaktadır. Müslümanların vergisi karışmadığı için gaza malı kutsal kabul edilmiştir. Benzer motif Osmanlılarda da görülür. Ulu Cami’yi II. Murad’ın Niğbolu gazasının ganimeti ile yaptırdığı söylenir. Karamanlıların başarısızlıklarına nadiren de olsa yer veren eserin dikkat çekici bir başka yönü Cem Sultan ile ilgili kısımdır. Osmanlılar ile Karamanlılar arasında geçen husumetlerin anlatıldığı eserde Cem Sultan’dan övgüyle, âdil bir hükümdar olarak bahsedilir. Gedik Ahmet Paşa’nın yaptığı yıkıma son veren, adâleti yeniden tesis eden Osmanlı şehzadesidir Cem Sultan.

Netice-i kelam, muhalif bir eser olması açısından Şikârî’nin Karamannâme’si çok önemli bir eserdir. Karamanoğulları tarihine dair elimizdeki tek kaynaktır. Beylikler tarihine ilişkin buna benzer başka bir eser mevcut değildir. Bu yüzden eser, kronolojik olmamasına, yer ve şahıs isimlerindeki bazı karışıklıklara rağmen birçok problemi aşmamız için derli toplu kaynak eser hüviyetindedir. Selçuklu mirasının ne türlü söylemlere yol açtığını, gaza söyleminin boyutlarını görmek açısından önemli bir eserdir. Ayrıca Mevleviliğin Anadolu beyliklerindeki etkisini yansıtması, özellikle türbe ziyaretlerinin, rüya motifinin önemini göstermesi bakımından Şikârî Tarihiyadsınamaz bir eserdir.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.