YUVARLAK MASA TOPLANTILARI

İbn Sîna’nın Doğa Felsefesinde İsti‘dâd: Türleşme ve Bireyleşim Bağlamında Bir İnceleme

Kübra Bilgin Tiryaki

8 Haziran 2024 Cumartesi 15:30 Salon: ŞAKİR KOCABAŞ SALONU

"İslam Felsefesi Konuşmaları" serisinin üçüncü oturumunda Kübra Bilgin Tiryaki'nin doktora tezini dinleyeceğiz. 

İbn Sînâcı isti'dâd teorisinin oluşu ve çokluğu açıklamak bakımından iki yönü bulunmaktadır. Birincil isti'dâdî düzlem, türsel çokluğun meydana gelişine dair bir açıklama verir. Türün bireyinde ortaya çıkan her türlü değişim ise kendisine yönelik ikincil isti'dâd oluşumunu gerektirmektedir. Birincil isti'dâd hangi türsel anlama yönelik oluşmuş ise ona özgü olan suret tahakkuk eder. Nesnenin meydana gelmesi sonrasında ortaya çıkan her türlü özellikler alanı ise ikincil isti'dâdların oluşumu kapsamında değerlendirilir. Gerek ayrılabilir gerekse ayrılamaz özellikler alanı dikkate alındığında İbn Sînâ'nın türsel suretin imkan verdiği bir isti'dâd alanı ve böylece özellikler alanını kabul ettiği görülmektedir. Dolayısıyla ikincil isti'dâdlar, birincil isti'dâdın imkan verdiği bir zeminde ortaya çıkmaktadır. Böylelikle İbn Sînâ, türsel anlamın bireyler üzerinde tahakkuku ile dolaylı olarak bireysel çokluğu ve bireylerin her birinin sergilediği özellikler alanının çokluğuna ilişkin açıklamayı birleştirmiş ve tutarlılık taşıyan bütünlüklü bir açıklama ortaya koymuştur. Türsel açıklamayı veren birincil isti'dâdın suretin gelmesi sonrasında oluşan nesnel bütünlüğün, bireyliğe ilişkin çerçevenin temel zemininde yer aldığı ancak bireyleşim sorununa doğrudan bir cevap olmadığı ortaya çıkmıştır. Birincil isti'dâdlar nesnenin tahakkuku sonrası onda ortaya çıkacak her türden özellikler alanının meydana gelmesine imkan veren ikincil isti'dâd alanının zemini olması bakımından doğrudan türleşmenin dolaylı olarak da bireyleşimin zemininde yer almaktadır. Tezde İbn Sînâ'nın kendinde mahiyet, dışta mahiyet ve zihinde mahiyet olarak mahiyeti üç farklı cihetten ele aldığı mahiyet teorisinin, dıştaki bireylere ilişkin hem özdeşlik hem de ayrışmaya yönelik açıklamanın merkezinde olduğu ortaya çıkmıştır. Mahiyetin dışta bulunan fertte "salt ona özgü olarak bulunuşu", kendinde mahiyet kabulü üzerine oturan bir bireyleşim yaklaşımını ortaya koymaktadır. Mahiyetin özellikler söz konusu olduğunda ise kilit rolü, o özellikler bütününün tamamına imkan veren bir ontolojik statü olmasıdır. İbn Sînâ birbirine tıpatıp benzeyen iki birey varsayıldığında dahi onların sahip oldukları konuma nispetle idrak eden bir özne tarafından "işaret edilebilirliğe" konu olmaları bakımından ayrıştırılabileceklerini söylemektedir. Bireyin diğer bireylerden ayrışmasına imkan veren ikincil isti'dâdlar ve özellikler alanı ise oluşturdukları toplamın keyfiyeti ve ancak belirli bir fertte toplandıkları işaret edilebilir bütüncül anlam olması bakımından bireysel ayrışmayı vermektedir. Anlaşıldığı üzere İbn Sînâ açısından bireyleşimin iki yönü birbirinden ayrılmaz şekilde açıklanmak durumundadır. Bireydeki türsel anlam o bireyin kendine özgü olarak orada bulunurken; özellikler bu kendiliğin gereği olarak bireysel bütünlüğe katılmaktadır. Haddizatında mahiyet kabulü olmaksızın salt bireyin taşıdığı özelliklere bakılarak bireyliğin ortaya konulması mümkün değildir. Zira en temel özellik olan bir konuma sahip olmak üzerinden "işaret edilebilir" olmanın temelinde yine mahiyet kabulü bulunmaktadır. Böylelikle İbn Sînâ mahiyet teorisi ile hem nesnenin bileşenlerine ve özelliklerine indirgenme tehlikesinden uzaklaşmış hem de nesnenin kendiliğine ilişkin bir açıklama getirmiş olmaktadır. 

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.