- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 57 YIL: 2005
- Çağdaş Türk Düşüncesi Nasıl Ele Alınabilir?
Çağdaş Türk Düşüncesi Nasıl Ele Alınabilir?
İsmail Kara
28 Şubat 2005
Değerlendirme: Muzaffer fienel
Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen Türk Düşüncesi konulu Kış Seminerleri’nin ilk konuğu “Çağdaş Türk Düşüncesi” konusunda Türkiye’deki sayılı isimden birisi olan Doç. Dr. İsmail Kara idi.
Değerlendirme: Muzaffer fienel
Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen Türk Düşüncesi konulu Kış Seminerleri’nin ilk konuğu “Çağdaş Türk Düşüncesi” konusunda Türkiye’deki sayılı isimden birisi olan Doç. Dr. İsmail Kara idi.
İsmail Kara’nın, bir şiir üzerinden Çağdaş Türk Düşüncesi’nin sorunlarını ele alması son derece ilginçti ve benim açımdan pek çok ilki içinde taşıyordu. Kara, 19. yüzyılın önemli bürokratlarından, Berlin ve Viyana sefirliğinde bulunan, Tanzimat döneminin ünlü siması Sadullah Paşa’nın aklı ve ilerlemeyi savunan ve kaderci bir dünya görüşüne karşı çıkan ünlü “Ondokuzuncu Asır” şiiri üzerinden Çağdaş Türk Düşüncesi’nin izini sürdü ve problemlerine işaret etti. Açıkçası Kara, konuşmasına başladığında kendi açımdan bir problemle karşılaştım: İsmail Kara “Ondokuzuncu Asır” şiirini Osmanlıca aslından okuyor ve ben birkaç kelime dışında hiçbir şey anlamıyordum neredeyse. Neyse ki daha sonra şiiri günümüz Türkçe’sine tercüme etti. Benim yaşadığım bu durum, bugün Çağdaş Türk Düşüncesi’nin de yaşadığı önemli bir sorunu gözler önüne seriyor aslında: Dil ve üslupta tarihsel süreklilik. Her ne kadar fikrî boyutta bir süreklilikten söz edilebilir olsa da bir asır önce yazılmış bir metinden sadece bir iki kelime dışında bir şey anlamıyor olmamız oldukça önemli bir problem. Bir Fransız, Alman, İngiliz, Arap, Çinli, Hintli veya Rus kendi fikrî ikliminin klasiklerini orijinalinden okuma şansına sahipken aynı şey Türkler için geçerli değil. Kara’nın şu tespiti durumun vahametini gözler önüne seriyor: “Türkiye’de çoğu anayasa profesörü 1921 Anayasası’nı ve Nutuk’u orijinalinden okuyamamaktadır.” Söz konusu durumun 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı’da başlayan modernleşme hareketlerine ulemanın ve çeşitli toplum kesimlerinin verdiği cevapları, ortaya koydukları eserleri okuyup anlamamızın önündeki en büyük engel olduğuna dikkat çeken Kara, verdiği birkaç örnekle bunu gözler önüne serdi. “Ondokuzuncu Asır” şiirindeki “Zaman zamân-ı terakkî cihân cihan-ı ulûm / Olur mu cehl ile kâbil bekâ-yı cemiyyât” mısraından hareketle, Sadullah Paşa’nın dile getirdiği “terakkî” fikri ve “bilimin üstünlüğü” ile bunun tersinin mümkün olamayacağı, bu nedenle “asra uyum sağlanması zorunludur” fikrinin Osmanlı aydınlarının bir kısmı tarafından “medeniyet projesi” olarak görüldüğünü vurgulayan Kara, bu yaklaşımın zararlı etkileri üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu: “İslâm dünyasındaki modernleşme hareketleri insanları ve düşüncelerini içinde yaşadığı topraklardan koparmıştır.”
İslâm dünyasındaki modernleşme hareketlerinin dil, üslup siyaset vb. tüm alanlarda görüldüğüne dikkat çeken Kara, Osmanlı tecrübesinin bazı genel karakteristiklerine vurgu yaptı ve genellikle etki-tepki şeklinde geliştiği düşünülen sekülerleşme-dindarlaşma hareketlerinin aslında birbirine paralel gelişmeler gösterdiğine dikkat çekti.
İsmail Kara, konuşmasının Çağdaş Türk Düşüncesi’nin üslup ve dil ile alakalı problemlerine değindiği kısmında, üst noktada kuşatıcı olmamız gerektiğine dikkat çekerken Osmanlıca sorununu nasıl halledeceğimiz sorusunun hâlâ geçerliliğini koruduğunu belirtti.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ