- الصفحة الرئيسية
- المنشورات
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 67 Year: 2008
- Molla Sadra’nın Ontolojisinde Varlık ve Mahiyet
Molla Sadra’nın Ontolojisinde Varlık ve Mahiyet
Sümeyye Parıldar
16 Ağustos 2008
Değerlendirme: Erdal Zarif
MAM tarafından tertip edilen Tezgâhtakiler toplantı dizisinin Ağustos ayı konuğu Sümeyye Parıldar, Marmara Üniversitesi SBE İslâm Felsefesi Bilim dalında hazırladığı “Molla Sadra’nın Ontolojisinde Varlık ve Mahiyet” başlıklı tezini sundu. Parıldar, Molla Sadra’nın İslâm felsefesi açısından olduğu kadar modern felsefî problemlere alternatif cevaplar üretebilmek açısından da anahtar bir isim olduğunu, bu sebeple 17. yüzyılda İran’da yaşamış olan filozofa dair çalışmaların önem arzettiğini ifade ederek başladı. Temel kavramları varlık, mahiyet, idea, cins-fasıl ve madde-suret olan çalışmada, Sadra’nın yanında Heraklit-Parmenides, Aristo-Eflatun, Farabi-İbn Sina-Sühreverdi gibi filozofların da görüşlerine atıf yapıldı. Felsefenin önemli bir tartışma konusu olan varlık’a dair Antik Yunan filozofları ve İslâm filozoflarının temel yaklaşımlarını temsil etmeleri ve varlık-mahiyet ayrımına dair temel tartışmaları yapmaları, bu isimlerin tercih edilmesinde etkili olmuştur.
Parıldar, sunumunun önemli bir kısmını Sadra’nın varlıkgörüşüne ayırdı. Diğer bir önemli kavram mahiyet ise, varlık merkezinde incelendi. Molla Sadra’nın varlık merkezli felsefesi varlık, varlığın hakikati ve varlık hiyerarşisi gibi konular üzerinden incelendi. Sadra’nın ‘varlık’ı anlatan temel ifadesi, onun asil oluşudur. Sadra ‘asalet’ kelimesi ile yegâne hakikat olmayı, kendinde var olmayı/bir sebebe bağlı olmadan var olmayı ve zihnî olmamayı kastetmektedir. Sistemde ikincil kılınan ‘mahiyet’ ise genelde bu sıfatların aksini yüklenmektedir. Sadra’nın sisteminde varlık, tek bir hakikattir. Dinamik bir tabiata sahiptir ve kendi mahiyetini açığa vurur. Saf varlık dışındaki her varlık, sahip olduğu varlık derecesine göre varlık ve mahiyet karışımı görünümündedir. Bu durum, Sadra’nın sistemine varlığın dereceli yoğunluğu (teşkik), her varlığın sürekli cevherinde hareket halinde olması (cevherî hareket) ve varlığın birlik ve çokluk İlkesi olması şeklinde yansımıştır. O’nun felsefesinde “zorunlu varlık” saf varlıktır; onun dışındaki her şey varlık ve mahiyetten oluşur. Varlık, her şeyi kapsar (sereyan ve inbisat).
Varlık ve mahiyet ile külliler konusunun anlaşılması açısından önemli bir ayrım zihnî ve haricî varlık ayrımıdır. Sadra’ya göre mahiyet, hakikî bir varlığa sahip değildir, zihnîdir. Aklî bir analiz sonucu ve varlığa bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Sadra’nın sisteminde mahiyet bir tabii küllidir, böylece zihindeki ortak-anlamı ifade eder. Varlık ve mahiyet ile irtibatlı diğer bir husus, ayrım ilkesinin ne olduğudur. Klasik olarak (özellikle Meşşai gelenekte) şeylerin birbirinden ayrılması ilkesi olarak mahiyet öne sürülmekte iken, Sadra (birlik ve çokluğun ilkesi olarak vazettiği) varlığın kendisinin öncelik-sonralık, (varlıklarındaki) kuvvet ve zayıflık ile ayrım ilkesi olduğunu ortaya koyar.
Sorular faslında, Sadra’nın metodu üzerinde duruldu ve dinamik bir varlık anlayışında felsefenin imkânı tartışıldı. Burada, kelam ve felsefenin, tasavvuf yolundan ayrılıp ve fakat bunlardan bağımsız olarak keşfe dayalı burhan metodunu merkeze almasına dikkat çekildi. Yine Sadra’nın düşüncesinde Kuran ve Sünnet metinlerini ve Ehl-i Beyt’in sözlerini rahat ve sistemli kullanışına dikkat çekildi.
Parıldar bir soru üzerine Molla Sadra felsefesi hakkında çalışmanın gerekliliğini şu üç madde ile özetleyerek toplantıyı nihayete erdirdi: “Birincisi, Molla Sadra’nın yaşadığı dönem İslâm felsefesinin oluşumunu tamamlamış hali hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir. İkincisi, onun felsefesinde modern felsefenin tıkandığı bazı problemlere dair sorular ve cevap arayışları ortaya çıkar. Onun dinamik evren anlayışı yeni bilimsel gelişmelerle sabitlikten yoksun kalan yeni kozmoloji üzerine nasıl bir metafizik ve epistemoloji kurulabileceğine dair imkân alanları açabilir. Son olarak, Molla Sadra’nın mahiyet eleştirisi, Kant’ın insan aklının sınırlarına dair getirdiği eleştiri ile tıkanan modern metafiziği, aklın sınırlarını tanıyarak yeniden inşa etmenin imkânlarını gündeme getirebilir.”
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO