Te­red­düd ve Te­ker­rür -Mi­mar­lık ve Kent Üze­ri­ne Me­tin­ler (1873-1960)

Bülent Tanju

30 Ha­zi­ran 2008
De­ğer­len­dir­me:
Fat­ma Sev­de Yıl­dı­rım

 
Ma­zi­ye ait eş­kâ­le faz­la rağ­be­tin şu ah­lâ­kî fe­na­lı­ğı var­dır ki, ya­şa­yan­la­rı ha­yat­la­rın­dan zevk al­maz bir ha­le ge­tir­dik­ten baş­ka, is­tik­bal­den de nev­mîd eder. Ar­ka­ya ba­ka ba­ka, ye­re yu­var­lan­mak­sı­zın, is­te­ni­len is­ti­ka­met­te kaç adım gi­di­le­bi­lir? Ec­da­da hür­met, on­la­rı tak­lid et­mek­le de­ğil, fa­kat azim, ze­ka ve ka­bi­li­yet­te on­lar­dan hiç de aşa­ğı ol­ma­dı­ğı­mı­zı ve bi­ze bı­rak­tık­la­rı şe­ref mi­ra­sı­nı om­zu­muz­da ta­şı­ya­cak kuv­vet­te ol­du­ğu­mu­zu gös­ter­mek­le müm­kün­dür. Ka­sım ve Si­nan’a hay­ran ol­mak­tan baş­ka ya­pa­cak bir hü­ne­ri ol­ma­yan bir mi­mar; Fu­zu­li, Ba­ki ve­ya Ne­dim’in mu­kal­li­di bir şa­ir bu şan­lı ec­dad sil­si­le­si­ne ha­fîd ol­ma­ya la­yık de­ğil­dir.
(Ah­med Ha­şim, Te­red­düd ve Te­ker­rür, s. 94) 
Akın Nal­ça Ki­tap­la­rı’nın be­şin­ci­si, Te­red­düd ve Te­ker­rür - Mi­mar­lık ve Kent Üze­ri­ne Me­tin­ler 1873-1960 ad­lı ki­tap ça­lış­ma­sı, Tür­ki­ye’de XIX. yüz­yıl so­nun­dan XX. yüz­yıl or­ta­la­rı­na ka­dar mo­dern mi­mar­lı­ğın ken­di­ne öz­gü an­la­yış ve bi­ri­ki­mi ile şe­kil­le­nen ta­ri­hî me­tin­le­ri bir ara­ya ge­tir­mek­te­dir. Bir Ki­tap Bir Ya­zar prog­ra­mı­nın Ha­zi­ran ayı ko­nu­ğu olan mi­mar­lık ta­rih­çi­si Bü­lent Tan­ju ta­ra­fın­dan der­le­nen me­tin­ler, Mon­ta­ni Efen­di’den Ah­met Ha­şim’e, İs­ma­il Hak­kı’dan Ab­dül­hak Şi­na­si’ye, Mi­mar Ap­tul­lah Zi­ya’dan Mi­mar Beh­çet Ün­sal’a, Tan­pı­nar’dan Mi­mar Ke­ma­led­din’e ka­dar, bu kri­tik dö­ne­min ge­rek ede­bi­yat ge­rek mi­mar­lık çev­re­le­ri­nin ön­de ge­len isim­le­ri­nin mi­ma­rî ve kent üze­ri­ne gö­rüş­le­ri­ni içe­ri­yor.  
Ko­nuş­ma­sı­na in­sa­noğ­lu­nun sü­rek­li fark­lı­lık üret­ti­ği­ni, mo­dern ta­rih ça­lış­ma­ya baş­lan­dı­ğın­da mo­dern ta­ri­hin bü­yük bir in­san­lık ta­ri­hi­nin son de­re­ce ya­kın ve kü­çük bir bö­lü­mü­ne te­ka­bül et­ti­ği­ni vur­gu­la­ya­rak baş­la­yan Tan­ju, “Mo­dern ta­ri­hi mo­dern ya­pan ya da hâ­lâ için­de bu­lun­du­ğu­muz bir dö­ne­me mo­dern adı­nı ver­me­mi­ze yol açan şey ne?” so­ru­su­nun ce­va­bı­nın da bu ol­du­ğu­nu be­lirt­ti. Bu on­to­lo­jik ka­bul bir tür epis­te­mo­lo­jik so­nu­ca yol açar. Ki­ta­bı­nın ko­nu­su­nu bu­nun far­kı­na var­mak ola­rak açık­la­yan ya­za­ra gö­re, fark­lı­lık­tan kork­ma­ma­ya baş­la­dı­ğı­mız an­dan iti­ba­ren mo­dern ya­şa­rız. Mo­dern dün­ya bu­nun far­kı­na var­mak ve o bi­linç­le ya­şa­mak­tır. Mo­der­nist ta­vır ise fark­lı­lık­tan ke­yif al­mak, kork­ma­mak de­mek­tir. Yan­lış cüm­le kur­mak­tan kork­ma­mak, o yan­lış cüm­le ile fark­lı bir dü­şün­ce üre­te­ce­ği­ni dü­şün­mek­tir. 
Ba­şın­dan iti­ba­ren in­san üre­ti­mi fark­lı­lık gös­te­rir. Bu­nu bi­lir, gi­de­rek fark­lı ol­mak­tan kork­ma­ma­ya baş­lar­sak as­lın­da o mo­dern bi­linç­le ya­şı­yo­ruz de­mek­tir. Ya­zar, mo­dern­li­ğe iliş­kin ka­bu­lü­nü “mo­dern dün­ya­nın far­kı­na var­mak ve o bi­linç­le ya­şa­mak” şek­lin­de ta­nım­lar­ken bu bi­linç­le üret­me­ye baş­la­dı­ğı­mız an­da bu­nun te­red­dü­de ve du­rak­sa­ma­ya yol aça­ca­ğı­nı ile­ri sür­mek­te­dir. Du­rak­sa­ma ne ka­dar uza­tı­lır­sa ve ne ka­dar acı­lı sü­rer­se as­lın­da dü­şün­mek de­ni­len şey bu­ra­da kar­şı­mı­za çı­kar. Çün­kü bu an, mo­dern an­lam­da dü­şün­me­nin, fel­se­fe­nin anı­dır ve onu ger­mek, uzat­mak ge­re­kir.
Tan­ju’ya gö­re fark­lı­lı­ğın do­ğal ol­du­ğu­nu ka­bul­len­me­ye­rek, en ge­nel an­la­mıy­la, de­ğiş­me­ye­cek ola­na iliş­kin ya­nıl­sa­ma­nın kay­bol­ma­sı­na gös­te­ri­len tep­ki de mu­ha­fa­za­kâr­lık­tır. Söz ge­li­mi, XIX. yüz­yıl po­zi­tif bi­li­mi de­ğiş­me­ye­cek, sağ­lam, as­lî te­me­li in­şa et­me­ye uğ­raş­tı­ğı için mu­ha­fa­za­kâr bir dün­ya gö­rü­şü­dür. Çün­kü ken­di söy­le­mi ve id­dia­sı dı­şın­da­ki her sö­zü, “bu ir­ras­yo­nel” di­ye­rek at­ma eği­li­min­de­dir. Be­lir­le­yi­ci olan, or­tak olan­dan çok, o or­tak­lı­ğın üze­rin­den ne ka­dar fark­lı­la­şıl­dı­ğı­dır as­lın­da. Çün­kü ay­rı öz­nel­lik­ler, öz­ne de­di­ği­miz şey, bu ara­da or­ta­ya çı­kar. Önem­li olan tem­sil araç­la­rı ile dün­ya­da­ki nes­ne­ler ara­sın­da­ki iliş­ki­nin ya­pı­şık de­ğil, gev­şek bir iliş­ki ol­du­ğu­nu akıl­da tut­mak­tır.
Ya­za­rın ifa­de­si ile Te­red­düd ve Te­ker­rür mu­ha­fa­za­kâr an­la­tı­yı da­hi üret­me­yen do­la­yı­sı ile az üre­ten bir coğ­raf­ya­nın mi­mar­lık ve kent üze­ri­ne me­tin­le­ri­dir. Bir şe­kil­de fark­lı­lı­ğı üret­me­ye­cek yo­lu bul­sak di­ye dur­ma­nın adı­dır te­red­düd; ya­ni du­rak­sa­ma, fark­lı­lık üre­ten şey­se bu onu kon­trol et­me­ye ça­lış­ma­nın yo­lu­dur. Bu­nun­la yüz­leş­mek mo­der­nist ol­mak­tır. Bu­nun far­kı­na va­rıl­dı­ğı dö­nem mo­dern dö­nem; bü­tün dün­ya ta­ri­hi bağ­la­mın­da tek­ra­rın, ide­al ve de­ğiş­me­ye­cek ola­nı ye­ni­den üret­me­si­ni sağ­la­ma­yı ha­yal et­me­nin, ara­ma­nın yo­lu da te­ker­rür. Ki­tap­ta­ki me­tin­ler fark­lı veç­he­ler­le bun­la­rı ör­nek­li­yor.    
Her bi­ri­nin na­sıl te­red­düd ve te­ker­rür et­ti­ği­ni ay­rı­ca an­lat­mak ge­rek­ti­ği­ne de işa­ret eden ya­zar, bun­la­rın çe­şit­li ne­den­ler­le te­red­düd ve te­ker­rür et­ti­ği­ni vur­gu­la­mak­ta­dır. Söz ge­li­mi ede­bi­yat kö­ken­li­ler, fark­lı­lı­ğı olum­la­ya­rak dün­ya­ya ba­kar­lar. Bun­lar mo­dern bi­linç an­la­mın­da mi­mar­lar­dan da­ha ile­ri­de­dir, zi­ra ede­bi­yat­çı­lar du­rak­sa­ma­nın sü­re­si­ni olum­la­ya­rak kul­la­nır­lar. Mi­mar­lık üze­rin­den ise il­ginç bir şey oku­mak pek müm­kün de­ğil­dir.
Bu fark­lı­lı­ğın ne­den­le­ri­ne de de­ği­nen Tan­ju, mi­mar­lı­ğı, me­kâ­nın üze­ri­ne baş­ka tür­lü yer­leş­miş bir dün­ya­yı, bu epis­to­mo­lo­jik prob­lem­le yüz yü­ze kal­mış dün­ya­yı, ye­ni­den ka­tı­laş­tır­ma­nın te­mel araç­la­rın­dan bi­ri ola­rak ta­nım­la­mak­ta­dır. Mi­mar­lı­ğın mo­dern ta­ri­hi bu­nun üze­ri­ne ku­ru­lu­dur. Mi­mar­lık bu­nu XX. yüz­yı­la da ta­şı­mış­tır. Baş­ka bir prob­lem ise mi­mar­lı­ğın mes­lek ola­rak kal­ma­sı­dır.
Er­ken cum­hu­ri­yet dö­ne­mi mi­mar­la­rı­nın ai­di­yet prob­le­mi­ne ya­ni dev­le­tin ku­rum ve bü­rok­ra­si­si ile olan iliş­ki­le­rin­den kay­nak­la­nan bir tür grup ai­di­ye­ti prob­le­mi­ne de işa­ret eden ya­za­ra gö­re, Ah­met Ha­şim, Ab­dül­hak Şi­na­si, Tan­pı­nar, Fu­at Köp­rü­lü gi­bi er­ken cum­hu­ri­yet dö­ne­mi ya­zar­la­rı da te­red­düd ve te­ker­rür edi­yor­lar. Cum­hu­ri­yet’le bir­lik­te ise “bul­duk” yak­la­şı­mı var­dır.
Ya­zar son ola­rak, so­ru­lan bir so­ru üze­ri­ne mi­ma­rî ya­pı­la­rı bir tür ko­nuş­ma­nın ürü­nü ola­rak de­ğer­len­dir­sek bi­le o za­man da ta­rih ya­zı­cı­lı­ğı­nın kur­ba­nı ol­du­ğu­mu­za dik­kat çe­ke­rek söz­le­ri­ni bi­tir­di. Zi­ra An­ka­ra mer­kez­li kü­çü­cük bir grup üze­rin­den de­ğil Le­van­ten­le­rin, Er­me­ni-Rum kal­fa­la­rın hep­si­nin üze­rin­den bir hi­kâ­ye an­lat­mak ge­re­ki­yor. 

خيار المحررين

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


تابعنا

الاشتراك في النشرة الإخبارية لدينا لتلقي الأخبار والتحديثات.