- الصفحة الرئيسية
- المنشورات
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 67 Year: 2008
- MESNEVİ'den
MESNEVİ'den
Susuz birisinin duvarın üstünden ırmağa taş, topaç atması
Bir ırmak kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstünde dertli bir susuz duruyordu. Suya erişmesine o duvar maniydi. Susuz adam, adeta su için balık gibi çırpınmaktaydı. Birden suya bir kerpiç parçası attı. Suyun sesi bir göz gibi kulağına geldi. O ses, tatlı bir sevgilinin sesi gibiydi. O ses, adamı şarap gibi sarhoş etmişti. O mihnetlere düşmüş adam, suyun temiz sesinden hoşlanıp duvardan kerpiç kopararak suya atmaya başladı.
Su sanki “Ey adam, bana böyle taş atmadan ne fayda elde ediyorsun ki?” diye bağırmaktaydı. Susuz dedi ki: “Ey su, iki fayda var. Onun için ben bu işten el çekmem. Birinci fayda şu: Su sesini duymak, susuzlara rebap dinlemek gibi. Su sesi İsrafil’in sesine benziyor. Ölü bile bu sesten hayat bulmada. Yahut bu ses, bahar günlerindeki gök gürültüsü sesini andırıyor. Bu ses yüzünden bağlar, bahçeler ne kadar güzelleşir, çiçeklerle dolar. Yahut yoksula zekat zamanının geldiği söylenmiş, mahpusa kurtuluş müjdesi verilmiş gibi… Muhammed’e Yemen’den gelen ve ağızsız söylenen Rahman nefesine. Yahut âsilere şefaate gelen Ahmed’in, yahut da zayıf Yakub’un canına erişen güzel ve latif Yusuf’un kokusuna benziyor. Öbür faydası da duvardan koparıp tertemiz suya attığım her taş, her kerpiç parçası, yüksek duvarı biraz daha alçaltıyor, her defasında duvar biraz daha inmiş oluyor. Duvarın alçalması suya yaklaşmama sebep olmakta. Duvarın ortadan kalkması vuslata çare bulmakta.”
Duvardaki o taşları, kerpiçleri koparmak “Secde et de yaklaş” ayetindeki yakınlığı mucip olan secdedir. Duvarın boynu yüksekken bu baş indirmeğe manidir. Bu toprak bedenden kurtulmadıkça Âbıhayata secde edemem.
Duvar üstündekilerden en fazla susuz kimse; taşı, topacı en çabuk koparıp atan da odur.
Suyun sesine en fazla âşık olan, duvardan en büyük taşı koparıp atar.
O adam, suyun sesinden, adeta boğazına kadar şaraba batmışçasına neşelenir. Yabancı kişi ise kerpicin suya düşünce bluk diye çıkardığı sesten başka bir şey duymaz. Ne mutlu o kişiye ki gençlik çağını ganimet bilir de borcunu öder.
Kudretli olduğu günlerde, sıhhatli, güçlü, kuvvetli bulunduğu zamanlarda bu işi başarır. Çünkü gençlik çağı, yemyeşil terütaze bir bahçe gibi esirgemeksizin meyveler yetiştirir. Genç adamın kuvvet ve şehvet çeşmeleri akıp durur. Bedenin zeminini onlarla yeşertir. Gençlik; mamur, tavanı adamakıllı yüksek, dört duvarı sapasağlam bir eve benzer. Ne mutlu o kişiye ki ihtiyarlık günleri gelip çatmadan, boynunu liften yapılmış iple bağlamadan.. Toprak çoraklaşıp akmadan, kaymadan işini başarmıştır. Çünkü çorak yerden güzel nebatat asla yetişmez. İhtiyarın gücü kuvveti kesilir, şehvet suyu akmaz olur. Kendisinden de faydalanmaz, başkalarına da faydası dokunmaz. Kaşları eyer kuskunu aşağı düşer, gözü yaşarır, görmez olur. Yüzü buruşur, kertenkele sırtına döner. Söz söyleyemez, tat alamaz olur. Dişleri bir şey kesmez bir hale gelir.
Gün geçip gitmiş, akşam çağı gelip çatmış, leş gibi beden topallamakta, yolsa uzun.. İş görülecek yer yıkık, iş işten geçmiş.. Kötü huyların kökleri kuvvetlenmiş, onu kökünden söküp çıkarma kuvveti de azalmış!
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO