- الصفحة الرئيسية
- المنشورات
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 70 Year: 2009
- İnternet Çağında Sinema Eleştirisi
İnternet Çağında Sinema Eleştirisi
Fuat Er , Celil Civan
28 Mayıs 2009
Değerlendirme: Hatice Büşra Gülcan
Sinemayı yani hayatı satır araları ile okuyabilmek, internetteki kirlilik içinde algılara ayar çekmek, kalıcı ve kaliteli bir yayıncılık gerçekleştirmek amacıyla kurulan kafaayarı.com ekibi için, ‘çorbada tuzumuz bulunsun’ niyetinin hakkını verdikleri söylenebilir.
Sanat Araştırmaları Merkezi Kırkambar toplantılarının Mayıs ayı konukları kafa ayarının yöneticileri Celil Civan ve Fuat Er ile internet çağında sinema eleştirisi üzerinden geniş yelpazeli bir sohbet gerçekleştirdik.
Sinema eleştirisinin beklenilen düzeyin altında seyrettiği ve film tanıtımının film eleştirisi ile karıştığı bir ortamda, kaliteli yazılar yayımlamak için bir araya gelmiş arkadaşlar kafa ayarı ile yola çıkmışlar. İnternet yayıncılığına imkânsızlık noktasından başlamışlar, asıl projeleri sinema-kitap ağırlıklı eleştirel bir dergi çıkartmakmış. Fuat Er, kafa ayarının oluşum sürecinde teknik meselelerin, gerçekleştirilmek istenen projeyi nasıl yönlendirdiği ve nereye taşıdığına ilişkin tecrübelerinden bahsetti. Tasarımın önemli olduğunu, blog imkânlarını kullanırken nitelikli bir projeyi birçok açıdan ayakta tutabilmek için farklı stratejiler uyguladıklarını belirtti. Neredeyse herkesin kendini ifade etme imkânı bulduğu ancak nitelikli yayınlara az rastlanılan internet ortamında kafa ayarı ekibi, derinlikli bir yapı inşa etmeyi dert edinmişler. Yüzeysel eleştiri yerine, filmin ötesini, üzerine kurulduğu zemini araştırmaktan ve bu sürece katkı sağlayacak disiplinler arası okumalar yapmaktan keyif alıyorlarmış. Kafa ayarının kurulduğundan beri arkadaşlarından geriye az kişi kaldığını gülümseyerek söylerken, zaman zaman maddi ve manevi olarak yaptıkları işin altında ezildiklerini de ekliyorlar. İnternetteki etkileşimin beraberinde getirdiği yüzeyselleşme gibi sorunlar üzerine konuşurken Celil Civan, herkesin bloglarla sesini duyurmaya çalıştığı ortamdaki bu yaygınlığın kötümser bir tablo çizmek için yeterli olmadığını ifade ediyor. Farklı duruşa sahip, kaliteli işler yapmak isteyenler bir hegemonyanın hâkim olduğu yazılı basında kendilerine yer bulamazken, internet bunu kırmak için bir araç niteliğinde. Bu bağlamda internetin vazgeçilmez bir iletişim aracı olması ve yapılan işlerde sürekliliğin, estetiğin esas olduğu, zamanla belki de kendi içinde etiği, kuralları oluşabileceği, ciddiyetle yaklaşıldığında sanal iletişimde kalıcılığın yakalanabildiği düşüncesinde birleşiyoruz.
“Kafa ayarı bu kalabalığın içinde neyi benimsiyor, ne kadar karşılık buluyor ve sizi nereye taşıyor?” sorularını, “Maddi kazanç beklemeden başladık, popüler bir site olmak istemedik, imkânımızı, istediklerimizi yazmak için kullanıyorduk. Yönetmenlerle samimi söyleşiler gerçekleştirmek fırsatını da bulduk. Bu da izleyici olarak bizi oldukça memnun etti.” diyerek cevaplandırdılar. Aldıkları geri bildirimlere bakınca sanal âlemde pek de kaybolmadıkları görüşündeler. Disiplinler arası okumalara yer vermek, edebi metinler ve siyaset dolayımından yazmayı zevkle yaparlarken; filmin satır aralarında söylediğini bulmaya, anlamaya çalışıyorlar. “Sinema eleştirisinde belli kalıpların oluştuğu; sadece filmografi ve oyuncular üzerinden filmin anlatıldığı bir formatın dışında, film içindeki ayrıntılardan yola çıkarak bir şeyler söylemek istedik” diye belirtiyor Fuat Er.
Konuklarımız son dönem Türk Sinemasının hareketliliğini nasıl değerlendiriyorlar? Kafa ayarı ekibi bu hareketliliğe olumlu bakmakla beraber, mevcut iyimser bakışları içinde bir şüphe de barındırıyor. Bu şüphenin sadece Türk Sineması ya da sinemaya dair olmadığını düşünen Fuat Er’e göre, yeni dönemde belli bir dünya görüşü tarafından düzenlenmiş bir hareket sisteminin bulunmaması, tekil filmlerin ön plana çıkmasına sebep oluyor. “Yeni dalga vardı, şimdi bir sürü yeni dalgalar var. Türk Sineması bir çizgide ilerliyor; fakat konvansiyonel sinema, belli bir rengin sineması olarak tam yerli yerine oturmuş bir sinema değil.” Bu durumu ulusal sinema üzerinden de düşününce, bir sistematiğin içinde değerlendirilemeyecek bir yapıya sahip olduklarını belirtiyor Fuat Er. Türk Sineması üzerine yüksek sesle düşünürken bunun Türkiye’nin genel kültür politikasıyla ilgili bir durum olabileceği, Türk kültürü denilince akla gelen ve gelmeyenler üzerinden oluşan soruların da sinemada bir boşluk/bir kopukluk olarak karşımıza çıktığını ekliyor Celil Civan. Yerli filmlerde son dönemde sıkça işlenen taşra, kötülük problemi gibi temaların ortaklığı da dile getiriliyor. Tarih bilincinin kopukluğu, yabancılaşma, darbeler, aidiyet meselesi gibi hususlar Türk Sineması’nın kendini gerçekleştirememesi noktasındaki engeller olarak beliriyor.
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO