- الصفحة الرئيسية
- المنشورات
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 70 Year: 2009
- Tatil Kitabı ve Yeni Türk Sineması
Tatil Kitabı ve Yeni Türk Sineması
Seyfi Teoman
25 Haziran 2009
Değerlendirme: Sümeyye Cansız
Sinema Sohbetleri’nin dördüncü konuğu, Tatil Kitabı filminin yönetmeni Seyfi Teoman idi. Seyfi Teoman ile çektiği ilk filmi olan Tatil Kitabı’nı ve Yeni Türk Sineması’nı konuştuk.
Teoman, sohbete kendisini tanıtarak ve sinema serüvenine nasıl başladığını anlatarak başladı. Yönetmen, Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun. Mühendisliğe hazırlayan bir fen lisesinden mezun olmasına rağmen mühendis olmak istememiş, sosyal bilimlere yönelmiş. Yazar olmak istiyormuş; ancak üniversiteye başlayınca yazarlığa yeteneği olmadığını fark etmiş. Edebiyatı ve şiiri çok sevdiğini de vurgulayan yönetmen, edebiyattan yönetmenliğe geçişini şöyle anlattı: “Eskiden edebiyat ya da sanatçılığa eğilimi olan insanlar arasında en popüler şey şair olmaktı. 60’lar ve 70’lerde romantik gençler şair olmak istiyordu. Şu anda bu durum yönetmenliğe dönüştü. Herkes yönetmen olmak istiyor.”
Seyfi Teoman, sinema serüveninde üniversite ortamının ve İstanbul Film Festivali’nin çok önemli bir yeri olduğunun altını çizdi; bu konuda Boğaziçi Üniversitesi’nin kayda değer bir geleneği olduğunu belirtti. Teoman, Mithat Alam Film Merkezi’nde Cem Taylan’ın öğrencisi olmuş ve film merkezinin çekirdeğini oluşturan ve Altyazı dergisini kuran ekiple burada tanışmış.
Bunun yanı sıra DVD’inin henüz varolmadığı bir dönemde İstanbul Film Festivali, genç yönetmen için adeta bir okul gibidir. Oldukça sınırlı şartlarda bulunabilen VHS’ye ulaşabilecekleri tek yer Boğaziçi Üniversitesi’nin kütüphanesindeki 250 videoluk film arşivi ve festival filmleridir. Yönetmen, film yapma düşüncesinin orada belirginleştiğini söyledi.
Seyfi Teoman’ın serüveni de böylece başlamış olur. Kısıtlı imkânlarla film yapmaya çalışır. Bu arada sektörde çalışmaya başlar, belgeseller çeker; fakat asıl yapmak istediği şeyden uzaklaşmaya başladığını görür. Ailesinin ve arkadaşlarının desteğiyle sinema eğitimi için Polonya’ya gider. Okulu bitirmeden iki yıl içerisinde ülkesine döner. Polonya’daki deneyimi kendisine film üzerine düşünme kapısını aralar. Ülkenin getirdiği kültürel iklim ve sinema ortamı sayesinde Apartman adlı kısa bir film çeker.
Konuşmasında sinema ve din kavramları arasında bir benzerlik kuran Teoman, bu bağlamda sinemaya gönül verenlerin sinema dinine inandıklarını, sinemayı sevdiklerini ve sinefil olduklarını dile getirdi. “Sinema bir din, sinema salonları bir tapınak, yönetmenler aziz” diyen yönetmen, sinemanın temelinde ciddi bir mitolojinin yattığını belirtti. Yönetmenin “80 film seyrettim diyorsun, 60 gün oruç tuttum gibi oluyor” şeklindeki benzetmesi dinleyicilerin yüzlerinde hoş bir tebessüm oluşturdu.
Soru cevap şeklinde ilerleyen sohbet, yönetmenin Tatil Kitabı adlı filminin nasıl şekillendiğini ve çekim sürecini anlatmasıyla devam etti. Seyfi Teoman, filminin kişisel deneyimlerinden yola çıktığını ve kendisini nasıl gördüğü ile ilişkili olduğunu belirtti. Filmdeki çocuğun kendisini temsil ettiğini ve filmin genel olarak toplumsal muhafazakârlığa dair bir yorum içerdiğini söyledi.
Yönetmenin kendi değerlendirmesine göre, toplumsal muhafazakârlık, toplumun kendini tekrarlaması, birinin diğerinin yerine geçmesi, devamlılık, baba otoritesinin bu duruma katkısı şeklinde sosyolojik tespitlere doğru giden bir film Tatil Kitabı. Ayrıca analitik bir film ve metafizik hiçbir öğe taşımıyor. İnsanların ahlâkî tutumlarına dair hiçbir şey düşünmediğini, hikâyeyi kamera ve müzik kullanımıyla, yargılamadan, sadece bir metin olarak gösterdiğini, taşrada 17 yaşında bir genç olmaya dair kişisel gözlemlerini de içeren filmin pek çok yönünü kendi estetik tercihlerinin belirlediğini vurguladı.
Teoman’ın sinemaya dair felsefî temellendirmesi, eksiltilmiş, ince, çok tekrara kaçmayan bir çizgide, duruluktan gelen ufak detaylar üzerinden gitmek, anlar yaratmak, sezdirmek ve psikolojiye dair bir şey söylemek ve o anlamda sadeliğin peşinde koşmak şeklinde özetlenebilir.
Yönetmen, sinemanın dinleştirilmesi ve fetişleştirilmesinden dolayı biçimin kendisinin de fetişleştirildiğini söyledi. Temelde modernist bir yerden baktığını ve sinemada önemli olanın metin ve biçim birlikteliği olduğunu da sözlerine ekledi.
Son olarak Seyfi Teoman, bundan sonraki filmlerinde de mümkün olduğu kadar sadeliği arayacağına ve bir filmi eksilterek iyi bir hâle getireceğine inandığını söyleyerek sözlerini şu cümlelerle bitirdi: “Andan, dramatik olmayan andan, Bresson’un deyimiyle o iğneyi doğru noktaya batırmaktan bahsediyorum. Öykünün kuşattığı ‘an’ı mümkün olduğunca sinemaya taşımak… Dramatik olandan, büyük olaylardan, karakter değişimlerinden uzak durup mümkün olduğunca daha büyük bir gerçekliğe dair bir ışığın sızdığı alanlarda dolaşmaya çalışmak…”
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO