- الصفحة الرئيسية
- المنشورات
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 92 Year: 2016
- SEYYAR MASALCILAR
SEYYAR MASALCILAR
Değerlendirme: Neslihan Demirci
Bir varmış, bir yokmuş. Ahir zaman içinde, ne kalbur kalmış ne saman zaman içinde... Develer tellâllığını, pireler berberliğini unutmuş iken, insanlar TV dizileri karşısında uyuklayıp reklâm aralarında yüz kırk karakter sıkıştırırlarken, bu acayip zamanlardan birinde, masal ve hikâyelere gönlünü kaptırmış beş genç, kafa kafaya vermişler, “Biz çocukken çok masal dinledik, bu yaşımıza değin çok kitap okuduk; bundan böyle biz de anlatalım, müziğimizle gönüllere köprü kuralım; çocuklara, ekranlara sığmayan kendi çocukluğumuzun ılık esintisini getirelim, büyüklerin sadrine şifa olalım.” demişler. “Kim bilir, belki gün gelir, bisikletlerimize biner, diyar diyar dolaşırız. Hem eski masallar dinler, hem de kulak verenlere kendi hikâyelerimizi anlatırız.” Böylelikle bu tayfa, kendilerine Seyyar Masalcılar deyivermişler.
Biz de Sanat Araştırmaları Merkezi olarak güzel bir kış akşamı bu yürekli masal kahramanlarının gösterisini izlerken kâh çocukluğumuza döndük, kâh yetişkinliğimizin kadrini bildik. Rümeysa Öztürk, Zeynep Betül Akyıldız, Fatıma Hayriye Taşkömür, Mustafa Raşit Karabağ ve Muhammed Fatih Büyükkörükçü, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin marifetli ve üretken öğrencileri. Çoğu, farklı bölümlerdeler, her birinin farklı hikâyeleri var. Lâkin yolları bir yerde birleşmiş: Çocukluğun tılsımını yitirmemeye kararlılar; bu güzelliği unutmaya yüz tutmuş ‘yetişkinler dünyası’na hatırlatmaya niyetlenmişler. Her biri heybesinde ne varsa dökmüş ortaya. Kiminin masal, kiminin geleneksel âşık hikâyesi dinleyerek, hemen hepsinin masal kitaplarına gömülerek geçmiş çocukluğu. Hanımlar ilk hikâyelerini çok küçük yaşlarda kâğıda dökmüşler, Mustafa Raşit erkenden almış eline sazını. Derken biraraya gelmişler, çocuk kitapları okumaya, okuduklarını eleştirmeye başlamışlar. İstanbul Şehir Üniversitesi’nde “Çocuk Edebiyatı Buluşmaları” adı altında çocuk edebiyatı yazarlarını dinlemişler. Bazen doğudan bazen batıdan aldıkları masalları harmanlayarak yeni masallar yazmışlar. Bu süreçte metinlerin sahne performansına aktarılma boyutu ve hangi enstrümanlarla, nasıl müziklerle renklendirileceği belirmeye başlamış. Metinler şimdilik eşzamanlı olarak iki dilde sunuluyor; ileride Arapçayı da masallarına katma hazırlığındalar. Sadece masal anlatıcılığı, yani işin performans kısmı değil hedefleri; kültürel/ sosyal projeler de var tezgâhlarında. Suriyeli mültecilerin meseleleri gibi toplumdaki muhtelif sorunların çözümünün bir parçası olmak, Türkiye’de yayınlanan çocuk kitaplarının geliştirilmesine ve güzelleştirmesine katkıda bulunmak, ideal vasıflarda bir çocuk kütüphanesi kurmak gibi pek çok hayalleri var. Öğrenci olduklarını ama bunu ‘bir gençlik hevesi’ olarak görmediklerini, bu yola baş koyduklarını, deneye-yanıla yollarını bulduklarını her fırsatta vurguluyorlar. Bu amatör ruh, izleyiciye acemilik olarak değil, emeklerinin verimi ve samimiyet olarak yansıyor.
Ortaoyunu, âşık geleneği vb. geleneklerden izler taşıyan bir performans anlayışını benimseyen Seyyar Masalcılar, hem geleneksel masal anlatıcılığının hem de müziğin büyüsünü kullanarak –aynı zamanda ekibin iki üyesinin psikoloji bölümünde okumalarının da katkısıyla- öyküsel terapi (narrative therapy) yöntemini de kullanarak muhataplarını modern hayatın yükünden bir nebze olsun kurtarıyorlar.
Yetişkinlerin masala duydukları ihtiyaca dair sorulan soruya M. Raşit’in cevabı, “İlim, hayretle başlar.” oldu. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) “Allahım, benim hayretimi arttır.” hadis-i şerifini hatırlatarak “Çocuklar her an hayret makamında. Biz gençler ve yetişkinler, hayretimizi kaybediyoruz, artık hiçbir şeye şaşırmıyoruz; herşeyin bir bilimsel açıklaması vardır diye düşünüyoruz.” dedi ve bir arkadaşından duyduğu şu sözü aktardı: “Soruyu doğru sormak lâzım. Mesele, ‘taş konuşabilir mi?’ değil, biz duyabilir miyiz?”
Almanya’da göçmenlerin yoğun bulunduğu okullarda yapılan bir araştırmada, masal anlatıcılarından düzenli olarak masal dinleyen çocukların, başta çok düşük olan dinleme sürelerinin gittikçe gözle görülür biçimde arttığı tespit edilmiş.
Modern şehir hayatında sıkışmış yetişkinlere “umudu hayal ettirmek ve yaşatmak” ve çocukların “sonsuz çocukluk haklarını korumak” amacıyla yola çıkmış gençlerin masalların efsununu etrafa yaydıklarına şahit olmak, her gün biraz daha çivisinin çıktığına inandığımız dünyada güzelliklerin yeşerdiğine dair umudumuzu yeşertiyor.
Dostoyevski, “Bizi güzellik kurtaracak.” demişti. Biz de masallar kurtaracak diyelim.
Gökten üç elma küfesi düşmüş; biri masallara gönül vermiş Seyyar Masalcılar’a, biri masal dinlemeyi sevenlere, biri de bugünden tezi yok, masalların peşine düşeceklere gelsin...
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO