İmam Şâfiî ve Fıkıh Düşüncesinin Mezhepleşmesi

Bilal Aybakan

13 Kasım 2007       
De­ğer­len­dir­me: Ahmet Aydın
 
Me­de­ni­yet Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi’nin Tez­gâh­ta­ki­ler top­lan­tı­la­rı­nın Ka­sım ayı ko­nu­ğu Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si İs­lâm Hu­ku­ku Ana­bi­lim Da­lı ho­ca­la­rın­dan Prof. Dr. Bi­lal Ay­ba­kan idi. Ay­ba­kan bu otu­rum­da, İz Ya­yın­la­rı ara­sın­da çı­kan İmam Şâ­fiî ve Fı­kıh Dü­şün­ce­si­nin Mez­hep­leş­me­si ad­lı ye­ni ki­ta­bı­nı biz­ler­le pay­laş­tı.
Su­nu­mu­na, İmam Şâ­fi­i’nin ha­ya­tı ve fı­kıh an­la­yı­şı­nın olu­şum sü­re­ci­ni ko­nu edi­nen bu ese­ri ha­zır­la­ma­ya ken­di­si­ni yö­nel­ten sa­ik­le­re kı­sa­ca de­ği­ne­rek baş­la­yan Ay­ba­kan, bu nok­ta­da, baş­ta or­yan­ta­list­le­rin ko­nuy­la il­gi­li mua­sır ça­lış­ma­la­rı ol­mak üze­re, Müs­lü­man araş­tır­ma­cı­la­rın son yıl­lar­da, İs­lâ­mî ilim­le­rin te­şek­kül dev­re­si olan hic­rî ikin­ci as­ra ve bil­has­sa Şâ­fi­î’ye yö­ne­lik il­gi­le­ri üze­rin­de kı­sa­ca dur­du.
Şâ­fi­î’nin fı­kıh dü­şün­ce­si­nin olu­şu­mu ve ge­li­şi­mi­ni, ye­tiş­ti­ği il­mî ve si­ya­sî or­tam­la pa­ra­lel ola­rak iz­le­me­ye ça­lı­şan Ay­ba­kan, onun ye­tiş­ti­ği böl­ge ve il­mî çev­re­ler ile ders al­dı­ğı ho­ca­la­rı ta­nıt­tı.
Ha­ya­tı­na ba­kıl­dı­ğın­da, h. 150 yı­lın­da Gaz­ze’de do­ğan Şâ­fi­î’nin ço­cuk­lu­ğu­nu Mek­ke’de ge­çir­di­ği ve ilk eği­ti­mi­ni bu­ra­da al­dı­ğı gö­rül­mek­te­dir. Şa­fi­î’nin Mek­ke’de ika­met et­ti­ği sı­ra­da dö­ne­min mer­kez şah­si­yet­le­rin­den bir olan Süf­yan b. Uyey­ne’den ders al­ma­sı ve bu dö­nem­de Mâ­lik’in Mu­vat­ta ad­lı ese­ri­ni ez­ber­le­me­si onun il­mî se­rü­ve­nin­de­ki önem­li kö­şe taş­la­rın­dan­dır.
Şâ­fi­î’nin Mu­vat­ta’ı hıfz et­me­ye gö­tü­ren sü­reç, muh­te­me­len Me­di­ne’ye Mâ­lik’in ya­nı­na git­me­ye ka­rar ver­me­sin­de de rol oy­na­mış­tır. Şâ­fi­î, fark­lı ri­vâ­yet­ler bu­lun­mak­la bir­lik­te, yak­la­şık yir­mi yaş­la­rın­day­ken Mek­ke’den Me­di­ne’ye git­miş ve bu­ra­da Mâ­lik’in ta­le­be­le­rin­den bi­ri ol­muş­tur. Şâ­fi­î’nin ha­ya­tın­da en uzun müd­det­le ya­nın­da kal­dı­ğı ho­ca­sı­nın Mâ­lik olu­şu dik­kat çe­ki­ci­dir. Bu­ra­da Şâ­fi­î, Mâ­lik’in fık­hî gö­rüş­le­ri­ni öğ­ren­me ve Me­di­ne ule­mâ­sı ara­sın­da­ki ih­ti­laf­lı ko­nu­la­rı kay­det­me fır­sa­tı bul­muş­tur. Mâ­lik’in ve­fa­tı üze­ri­ne bu­ra­dan ay­rıl­dı­ğı an­la­şı­lan Şâ­fi­î’nin kı­sa bir dö­nem Ye­men’e git­ti­ği ve bu­ra­da res­mî bir gö­rev al­dı­ğı an­la­şıl­mak­ta­dır. Ay­ba­kan, Şâ­fi­î’nin Ye­men’de kal­dı­ğı sü­re­nin ve ha­ya­tı­nın bu ke­si­ti­ne da­ir olay­la­rın han­gi dö­ne­me denk gel­di­ği­nin tam ola­ra tes­pit edi­le­me­di­ği­ne dik­kat çek­mek­te­dir.
Ye­men’den son­ra Nec­rân’a gi­den Şâ­fi­î, bu­ra­da si­ya­sî bir komp­lo­ya ma­ruz kal­mış ve dö­ne­min ha­li­fe­si Ha­run er-Re­şid’in hu­zu­run­da yap­tı­ğı et­ki­li ko­nuş­ma sa­ye­sin­de öl­dü­rül­mek­ten kıl pa­yı kur­tul­muş­tur. Öte yan­dan bu olay onun ha­ya­tın­da­ki dö­nüm nok­ta­la­rın­dan bi­ri­ne ve­si­le ol­muş ve Şâ­fiî bu­ra­da Ebû Ha­ni­fe’nin ön­de ge­len öğ­ren­ci­le­rin­den bi­ri olan İmam Mu­ham­med ile ta­nış­mış­tır. Yar­gı­lan­ma­sı­nın ar­dın­dan muh­te­me­len Bağ­dat’ta bir müd­det göz hap­sin­de tu­tu­lan Şâ­fi­î, bu­ra­da İmam Mu­ham­med’in ders­le­rin de­vam et­miş, bir yan­dan da onun ki­tap­la­rı­nı te­min edip ez­ber­le­miş­tir. Ay­ba­kan Şâ­fi­î’nin bir­kaç de­fa Bağ­dat’a gel­di­ğin­den bah­se­den kay­nak­la­rın, bu se­ya­hat­le­rin han­gi za­man­lar­da ger­çek­leş­ti­ği nok­ta­sın­da fark­lı bil­gi­ler ver­di­ği­ni be­lirt­mek­te ve Şâ­fi­î’nin Bağ­dat’a fark­lı za­man­lar­da bir­den çok git­miş ola­bi­le­ce­ği­ni ile­ri sür­mek­te­dir.
Şa­fi­î’nin Bağ­dat’a ge­li­şi o dö­nem­de, Ehl-i Rey kar­şı­sın­da Ehl-i Ha­dis adı­na önem­li bir ge­liş­me ola­rak de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir. Şâ­fi­î’nin İmam Mu­ham­med’in en meş­hur öğ­ren­ci­le­rin­den Bişr b. Gı­yâs el-Me­ri­sî (h. 218) ile yap­tı­ğı mü­na­za­ra­lar­da el­de et­ti­ği ba­şa­rı­lar Ehl-i Ha­dis’in sa­fı­nı kuv­vet­len­dir­miş­tir. Onun ge­li­şi son­ra­sın­da Ha­ne­fî ders hal­ka­la­rı­nın sa­yı­sın­da gö­rü­len azal­ma, bu kuv­vet­len­me­nin te­za­hür­le­rin­den­dir. Ay­ba­kan, İmam Mu­ham­med son­ra­sın­da Bağ­dat’ta onu tem­sil ede­cek bi­ri­kim­de ve ka­bi­li­yet­te bir öğ­ren­ci­si­nin bu­lun­ma­yı­şı ile bu du­ru­mu iliş­ki­len­dir­mek­te ve bu gö­re­vin Bişr’e düş­tü­ğü­nü ifa­de et­mek­te­dir.
Özet­le ilk eği­ti­mi­ni Mek­ke de al­dı­ğı bi­li­nen Şa­fi­î’nin, ön­ce Me­di­ne’de İmâm Mâ­lik’e ta­le­be­lik yap­tı­ğı, son­ra­sın­da da Bağ­dat’ta İmam Mu­ham­med ka­na­lıy­la Ebû Ha­ni­fe’nin fık­hı­nı tah­sil et­ti­ği gö­rül­mek­te­dir. İlim mer­kez­le­ri­ne yap­tı­ğı se­ya­hat­ler ve dö­ne­mi­nin ön­de ge­len fa­kih­le­rin­den al­dı­ğı ders­ler, Şa­fi­î’nin fark­lı fı­kıh çev­re­le­ri­ni ta­nı­ma­sı­na ve ken­di fı­kıh an­la­yı­şı­nı oluş­tur­ma­sı­na ze­min ha­zır­la­mış­tır. Mâ­lik’in ve­fâ­tın­dan son­ra Irak’a gi­de­rek, bu­ra­da Ha­ne­fî bi­ri­ki­mi­ni öğ­re­nen Şâ­fi­î’nin ilk za­man­lar­da Mâ­lik’i bu böl­ge­de sa­vun­ma­ya ça­lış­tı­ğı fa­kat da­ha son­ra her iki dü­şün­ce­nin de ken­di­ne gö­re üs­tün yan­la­rı­nı gör­dü­ğü an­la­şıl­mak­ta­dır.
Şâ­fi­î’nin se­ya­hat­le­ri­nin son du­ra­ğı Mı­sır ol­muş­tur. Onun Mı­sır’a gi­di­şin­de, o dö­nem­de Bağ­dat’ın mu­ha­sa­ra al­tı­na alın­ma­sı­nın ve bu­ra­da­ki ik­ti­dar mü­ca­de­le­si­nin ya­rat­tı­ğı olum­suz şart­la­rın önem­li rol oy­na­dı­ğı söy­le­ne­bi­lir. Şâ­fi­î’nin Mı­sır’a gi­di­şi, onun fı­kıh dü­şün­ce­sin­de iki fark­lı dö­ne­mi ifa­de eden kavl-i ka­dîm ile kavl-i ce­dîd  kav­ram­la­rı ara­sın­da­ki ay­rış­ma­nın mer­kez nok­ta­sı­nı teş­kil eder. Şâ­fi­î, ve­fat ede­ne dek (h. 204) yak­la­şık dört yıl ka­dar kal­dı­ğı Mı­sır’da, bir yan­dan oluş­tur­du­ğu ilim hal­ka­sın­da ders­ler ver­me­yi sür­dü­rür­ken di­ğer yan­dan da yo­ğun bir te­lif fa­ali­ye­ti içe­ri­si­ne gir­miş­tir. Baş­ta en kap­sam­lı ese­ri el-Ümm ol­mak üze­re gü­nü­mü­ze ula­şan tüm ki­tap­la­rı­nı bu yıl­lar­da yaz­ma­sı, Mı­sır’da ge­çir­di­ği bu dö­ne­min onun ha­ya­tın­da­ki ye­ri­ni gös­te­rir ma­hi­yet­te­dir. Ay­ba­kan, Şâ­fi­î’nin ha­ya­tı­nın son yıl­la­rın­da­ki sö­zü edi­len bu fa­ali­ye­ti, onun Mâ­lik ve Ebû Ha­ni­fe’nin fı­kıh an­la­yış­la­rı ara­sın­da yap­tı­ğı “öz­gün bir sen­tez” ola­rak de­ğer­len­dir­mek­te­dir.
Gü­nü­mü­ze ula­şan eser­le­rin­de Şâ­fi­î’nin kavl-i ka­dîm’ine da­ir az sa­yı­da gö­rü­şün nak­le­di­li­yor ol­ma­sı, kavl-i ka­dîm ile kavl-i ce­dîd ara­sın­da bir mu­ka­ye­se ya­pıl­ma­sı­nı zor­laş­tır­mak­ta­dır. Zi­ra Şâ­fiî mez­he­bi içe­ri­sin­de onun Mı­sır dö­ne­min­de or­ta­ya koy­du­ğu gö­rüş­le­ri (kavl-i ce­dîd) te­mel alın­mak­ta­dır. Bu­nun­la bir­lik­te Mı­sır dö­ne­mi­ne ait fık­hî gö­rüş­le­ri­ni ifa­de eden kavl-i ce­dîd’in, geç­miş­te­ki fi­kir­le­ri­nin (kavl-i ka­dîm) ta­ma­men red­di ve bu açı­dan onun fı­kıh dü­şün­ce­sin­de ya­şa­nan de­rin bir “kı­rıl­ma” ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­si ha­ta­lı ola­cak­tır. Yu­ka­rı­da işa­ret edil­di­ği üze­re bu iki­si ara­sın­da bir mu­ka­ye­se zor ol­mak­la bir­lik­te, Ay­ba­kan ya­şa­nan bu sü­re­cin kök­lü bir de­ği­şim ola­rak de­ğil, kavl-i ka­dîm üze­rin­de ya­pı­lan bir “re­vi­ze iş­le­mi” ma­hi­ye­tin­de gö­rül­me­si ka­na­atin­de­dir. Ay­rı­ca Şâ­fi­î’nin fık­hî gö­rüş­le­ri­nin kıs­men de­ğiş­me­si an­la­mı­na ge­len bu du­rum Ay­ba­kan’a gö­re, onun Irak böl­ge­sin­de­ki fı­kıh an­la­yı­şı­nın Ehl-i Ha­dis ta­ra­fın­dan bir­ta­kım ko­nu­lar­da hak­sız bir şe­kil­de ten­kit edil­di­ği ka­nı­sın­da ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir. Bu açı­dan Şâ­fi­î’nin İs­lâm fı­kıh ta­ri­hin­de­ki ko­nu­mu, Ehl-i Ha­dis’in dü­şün­ce­si­ni sis­tem­li ha­le ge­tir­mek­ten da­ha faz­la bir öne­mi ha­iz­dir. Şâ­fiî ya­şa­dı­ğı dö­nem­de Ehl-i Ha­dis’in “nâ­sı­ru’l-ha­dis” la­ka­bı­nı ve­re­ce­ği ka­dar tak­dir edi­len bir şah­si­yet ol­sa da dü­şün­ce­si, Ebû Ha­ni­fe ve Mâ­lik’in bir sen­te­zin­den ha­re­ket­le te­şek­kül et­miş­tir.
Şâ­fi­î’nin fı­kıh dü­şün­ce­si­nin olu­şu­mu­na da­ir iz­le­rin, onun il­mî çev­re­ler­le kur­du­ğu iliş­ki­ler­le ir­ti­bat­lan­dı­rı­la­rak ta­kip edil­me­ye ça­lı­şıl­dı­ğı top­lan­tı, ka­tı­lım­cı­la­rın so­ru ve kat­kı­la­rıy­la so­na er­di.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.