Üni­ver­si­te ve Eleş­ti­rel Dü­şün­ce

Sü­ley­man Sey­fi Öğün

3 Tem­muz 2008            
De­ğer­len­dir­me: Os­man Sa­fa Bur­sa­lı
 
Yaz se­mi­ner­le­ri­nin dör­dün­cü gü­nün­de ilk su­num Ulu­dağ Üni­ver­si­te­si İk­ti­sa­di ve İda­ri Bi­lim­ler Fa­kül­te­si Öğ­re­tim Üye­si Sü­ley­man Sey­fi Öğün ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ril­di. Üni­ver­si­te­nin eleş­ti­rel dü­şün­ce ile ay­nı şe­yi ifa­de edip et­me­di­ği­ni sor­gu­la­mak­la ko­nuş­ma­sı­na baş­la­yan Öğün, ko­nu­nun ol­duk­ça ge­niş bir tar­tış­ma ala­nı­nı içer­di­ği­ni be­lirt­ti. Öğün’e gö­re eleş­ti­rel dü­şün­ce üni­ver­si­te­nin bir ku­ru­cu il­ke­si/de­ğe­ri­dir. Bu de­ğe­ri vur­gu­la­mak önem­li­dir fa­kat üni­ver­si­te­nin mü­es­ses bir var­lık ol­ma­sın­dan do­la­yı, ku­ru­cu il­key­le doğ­ru­dan bağ­lan­tı­lı ol­ma­yan il­ke­ler de söz ko­nu­su ola­bi­lir. Mü­es­ses dün­ya­da iş­lem­ler ve iş­le­yiş­ler mev­cut­tur, bu fa­ali­yet sı­ra­sın­da ku­ru­cu il­ke üze­rin­de tek­rar tek­rar iş­lem ya­pıl­ma­ma­lı­dır. Hep eleş­ti­rel dü­şün­ce en­di­şe­siy­le gün­le­ri­mi­zi ge­çi­ri­yor­sak, işin et­ho­su­nu faz­la abart­mış ve pat­ho­su­nu göz ar­dı et­miş olu­ruz. İl­ke ve iş­le­yiş ara­sın­da­ki ge­ri­li­min or­ta­ya çı­kar­dı­ğı en te­mel prob­lem ise, eleş­ti­rel dü­şün­ce­yi da­ha mü­es­ses kıl­ma­nın im­kân­la­rı­nın na­sıl ara­na­ca­ğı­dır.
Bu prob­le­me yak­laş­mak ba­bın­da üni­ver­si­te-eleş­ti­rel dü­şün­ce iliş­ki­si­nin ak­ra­ba kav­ram­la­rı­nı ha­tır­la­ma­nın ve bu iliş­ki­ler hak­kın­da­ki hü­küm­le­ri­mi­zin ne de­re­ce doğ­ru ol­du­ğu­nu tart­ma­nın fay­da­lı ol­du­ğu­nu dü­şü­nen Öğün, ilk ola­rak üni­ver­si­te-öz­gür­lük mü­na­se­be­ti­ni ele al­dı. Öz­gür­lük po­zi­tif an­la­mıy­la, ya­ni za­man­dan ve ze­min­den ba­ğım­sız ol­ma ba­kı­mın­dan dü­şü­nül­dü­ğün­de, üni­ver­si­te­yi öz­gür sa­ya­ma­yız. Çün­kü üni­ver­si­te esa­sın­da ebe­dî bir mah­kû­mi­yet­tir. Çi­le­ci (as­ke­tik) bir yol­dur. O mü­es­se­se­ye gi­ren ki­şi öz­gür­lük­le en­gel­len­me­me­li­dir. Eğer öz­gür­lü­ğün ne­ga­tif (iliş­ki­sel) an­la­mı na­za­ra alı­nır­sa, üni­ver­si­te­nin bel­li bir se­vi­ye­de öz­gür ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir. Üni­ver­si­te­nin de bağ­lan­tı­lı ol­du­ğu mü­es­se­se­ler bir­bir­le­ri­ne mü­da­ha­le­de bu­lun­ma­ma­lı­dır. Bun­lar­dan an­la­şıl­ma­sı ge­re­ken şey, üni­ver­si­te­le­rin öz­gür ol­ma­dı­ğı, fa­kat ‘özerk’ ol­du­ğu­dur. Özerk­lik iki an­lam ta­şır: Bağ­lan­tı­lı mü­es­se­se­le­rin bir­bi­ri­nin mü­da­ha­le­sin­den uzak ol­ma­sı ve mü­es­se­se için­de­ki ki­şi­le­rin bi­rer ya­şam tar­zı (mo­dus vi­ven­di) ha­li­ne ge­tir­di­ği so­rum­lu­luk­lar ta­şı­ma­la­rı. Özerk­lik ay­nı za­man­da üni­ver­si­te men­su­bu­nun mah­ku­mi­yet ha­li­ni da­ha iyi ifa­de et­mek­te­dir.
Bir di­ğer ak­ra­ba kav­ram ‘ba­ğım­sız­lık’tır. Öğün’e gö­re eleş­ti­rel dü­şün­ce­nin ba­ğım­sız dü­şün­cey­le eş­leş­ti­ril­me­si bir fe­ti­şizm­dir; zi­ra bu dün­ya­da kim­se ba­ğım­sız de­ğil­dir. En önem­li ba­ğım­lı­lık­lar da ken­di ya­şa­mı­mı­zın, ken­di bi­yog­ra­fi­mi­zin baş­ka­la­rı­nın­kiy­le ve sos­yal bi­yog­raf­ya ile iç içe geç­miş ol­ma­sı­dır. Bu du­rum­dan kur­tul­ma­mız müm­kün gö­zük­me­di­ğin­den ba­ğım­sız dü­şün­ce­nin var ol­ma­sı güç­tür. Fa­kat in­sa­nın tüm­den ba­ğım­lı dü­şün­me­si de ger­çek­çi ol­ma­ya­cak­tır.
Ko­nuş­ma­cı ba­ğım­lı dü­şün­ce ye­ri­ne ‘bağ­lı’ dü­şün­ce­yi tek­lif ede­rek ara bir yol bul­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nı be­lir­ti. Ni­ha­yet, eleş­ti­rel dü­şün­ce “ta­raf­sız dü­şün­ce” ile ay­nı şey de­ğil­dir. “Ta­raf­sız dü­şün­ce” di­ye bir şey ol­ma­ya­ca­ğı­nı söy­le­yen Öğün, üni­ver­si­te­de ta­raf­lı dü­şün­ce­nin na­sıl ge­liş­ti­ri­le­bi­le­ce­ği­nin öğ­re­nil­me­si ge­rek­ti­ği­ni öner­di. Ona gö­re üni­ver­si­te, an­la­ma is­te­ği­miz ya­nın­da ta­raf­lı ol­ma is­te­ği­mi­zi ikin­ci pla­na dü­şür­me­nin me­tot­la­rı­nı gös­te­rir. Ak­ra­ba kav­ram­la­rı to­par­la­ma­ya ça­lı­şan Öğün şu­nu söy­le­di: “Üni­ver­si­te ba­ğım­lı ol­ma­dan bağ­lı ol­ma­yı, özerk­li­ği öz­gür­lük­le ka­rış­tır­ma­ma­yı ve ta­raf­lı­lı­ğı­mı­zı na­sıl di­sip­li­ne ede­bi­le­ce­ği­mi­zi öğ­ren­di­ği­miz bir yer­dir.”
Bu iliş­ki­le­ri gös­ter­dik­ten son­ra ko­nuş­ma­cı, bü­tün bu fa­ali­ye­tin ni­çin ya­pıl­dı­ğı so­ru­su­nu sor­du ve ce­vap ola­rak, in­san­da ba­sit bir me­rak olan an­la­ma is­te­ği­ne işa­ret et­ti. An­la­ma işi­ni in­san ak­lı sağ­lar, do­la­yı­sıy­la üni­ver­si­te­yi akıl ku­rar. Fa­kat bu akıl bel­li iş­le­re in­dir­gen­miş olan de­ğil, tüm şu­be­le­ri­nin he­sa­ba ka­tıl­dı­ğı bir akıl­dır. An­la­ma is­te­ği­nin ödü­lü ise, me­ra­kın tat­mi­nin­den baş­ka bir şey de­ğil­dir.
Öğün, an­la­ma fa­ali­ye­tin­den ne­yi kas­tet­ti­ği­ni da­ha iyi gös­ter­mek için, bi­lim ko­nu­su­na de­ğin­di. Ona gö­re eleş­ti­rel dü­şün­ce-bi­lim iliş­ki­si top­tan red­de­dil­me­li­dir. Üni­ver­si­te ile bi­lim ay­nı şey de­ğil­dir; sa­nı­la­nın ak­si­ne üni­ver­si­te bi­lim yu­va­sı hiç de­ğil­dir. Eleş­ti­rel dü­şün­ce­nin ol­du­ğu yer­de bi­li­mi ba­rın­dır­mak müm­kün ol­maz, bi­li­min ay­rı bir ör­güt­len­me­ye sa­hip ol­ma­sı ge­re­kir. Çün­kü bi­lim ada­mı bel­li var­sa­yım­lar­la fa­ali­yet gös­ter­di­ğin­den, araş­tır­ma ko­nu­su yap­tı­ğı nes­ne­le­ri eleş­ti­ri­ye tâ­bi tu­ta­maz. Oy­sa­ki ko­nu­su be­şe­rî hal­ler olan dü­şün­ce, eleş­ti­ri­ye açık­tır. Me­se­le­si nes­nel de­ğil, be­şe­rî ni­te­lik­te olan şey­ler eleş­ti­ri­ye yer açar, ya­ni eleş­ti­rel dü­şün­ce üret­mek için oda­ğa in­sa­nı koy­mak ge­re­kir.
Üni­ver­si­te­nin an­lam­lan­dır­ma fa­ali­yet­le­ri­ni içer­di­ği­ni be­lir­ten Öğün, üni­ver­si­te ho­ca­sı­nın as­lın­da bir ‘hi­kâ­ye’ an­lat­tı­ğı­nı sa­vun­mak­ta­dır. Fa­kat bu hi­kâ­ye ba­sit de­ğil, çok kat­man­lı­dır. Baş­ka an­la­tı­la­rın na­sıl an­la­tıl­dı­ğı üze­ri­ne yo­ğun­la­şan bir an­la­tı­dır. Ay­nı za­man­da dok­tri­ner­dir. Bel­li bir me­to­da, di­sip­li­ne bağ­lı ola­rak or­ta­ya çı­kar. Dog­ma­tik de­ğil­dir, eleş­ti­ri­ye açık­tır. Dok­trin sa­ye­sin­de baş­ka­la­rı­nın (içe­ri­ği­ne ka­tıl­dı­ğı­mız ya da ka­tıl­ma­dı­ğı­mız) an­lam­lan­dır­ma­la­rı­nı an­lam­lan­dı­rı­rız. Ama her hi­kâ­ye­ye de inan­mak zo­run­da de­ği­liz. Öğün’e gö­re bi­ze an­la­tı­lan hi­kâ­ye­nin “ni­çin o şe­kil­de an­la­tıl­dı­ğı”nı, “an­la­tıl­ma­dan ka­lan şe­yin ni­çin an­la­tıl­ma­dı­ğı”nı sor­mak en ta­bi­i hak­kı­mız­dır. Böy­le­lik­le ken­di an­lam­lan­dır­ma­mı­zı yap­ma im­kâ­nı el­de ede­riz, dok­tri­ni­mi­zi or­ta­ya ko­ya­bi­li­riz. Ko­nuş­ma­cı hi­kâ­ye­le­ri içe­ri­den çok iyi an­la­ma­ya vur­gu ya­pa­rak, söy­le­ne­ni söy­len­me­yen şey­ler­le ve baş­ka şey­ler­le yo­rum­la­ma fa­ali­ye­ti­nin, her hi­kâ­ye­ye inan­ma­ma­nın bir ge­re­ği ol­du­ğu­nu be­lirt­mek­te­dir. Za­ten eleş­ti­rel dü­şün­ce esa­sın­da bu man­tık­ta yat­mak­ta­dır. Öğün ko­nuş­ma­sı­nı böy­le­ce bi­tir­dik­ten son­ra, din­le­yi­ci­le­rin da­ha zi­ya­de üni­ver­si­te-bi­lim iliş­ki­si hak­kın­da yö­nelt­ti­ği so­ru­la­rı ce­vap­la­dı. Bir bu­çuk saa­ti aşan bu su­num üni­ver­si­te-eleş­ti­rel dü­şün­ce-bi­lim iliş­ki­si­nin eleş­ti­rel bir na­zar­la in­ce­len­me­si vur­gu­su­nun önem­li ol­du­ğu­nu gös­ter­di.
 

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.