19. Asır Ortodoks Rumlarının Osmanlı Tarihi Okumaları

Evangelia Balta

21 Şubat 2015

Değerlendirme:Osman Safa Bursalı

“Gayrimüslim Tebaanın Kaleminden Osmanlı Tarihleri” adlı toplantı serisinin üçüncü oturumunda, hâlen Yunanistan Milli Araştırma Müessesesi bünyesindeki Tarih Araştırma Enstitüsü’nün Yeni Hellen Araştırma Departmanı’nda araştırma direktörü olarak vazife yapmakta olan tarihçi Evangelia Balta misafir oldu. Balta, on dokuzuncu yüzyılda Ortodoks Rum tebanın Osmanlı tarihini nasıl okuduğu suali etrafında bir konuşma yaptı.

Selanik ve Paris’te tarih eğitimi gören Evangelia Balta, 1970’lerin sonundan beri Yunanistan’da ve Fransa’da muhtelif akademik vazifeler icra etmiştir. Karamanlıca filolojisi ve bu dilde neşredilmiş eserler, Anadolu’daki Türkçe konuşan Hristiyan cemaatler, Anadolu muhacirlerinin iskânı, Anadolu Hellenizmi, Osmanlı iktisadi ve sosyal tarihi, Balkan ve Akdeniz yörelerine dair Osmanlı kaynaklarının neşredilmesi gibi mevzularla alâkadar olan Balta, çeşitli kütüphanelerde ilmî mesai harcamış, pek çok akademik organizasyon tertip etmiş, lisans ve lisansüstü seviyelerinde dersler vermiş, akademik projelerde rol almış ve alâkadar olduğu sahalarda birçok telif ve edisyon kitap neşretmiş, akademik ve popüler makaleler telif etmiştir.

Balta’nın konuşmasına rengini veren asıl araştırma problematiği, bir Osmanlı etno-dini grubundaki kişilerin, Osmanlı tarihini nasıl okudukları sualidir. On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı-Rum cemaatini araştırma mevzuu olarak seçen Balta, gayet şümullü olan bu mevzuyu, misal kabilinden birkaç eser üzerinden hülasa etme ve dinleyicilere bir perspektif verme niyetinde olduğunu zikretti. Bu noktada, Osmanlı tebasının kültürünü tarif etmekte yalnızca Osmanlıca bilmenin kafi gelmeyeceğini düşünen konuşmacı, muhtelif Osmanlı cemaatlerine mensup şahısların neşir faaliyetlerini icra ederken kullandıkları lisanları bilmenin, araştırma mevzularını ve sorularını çeşitlendirmek ile ilmî tartışmayı zenginleştirmek nazarlarından gayet mühim olduğunu hatırlattı. Bu mevzunun, Osmanlı coğrafyasındaki diğer Hristiyan milletlerin eser telif etme ve neşretme usulleriyle de mukayeseli olarak çalışılmaya muhtaç olduğunun altını çizen Balta, böylelikle Osmanlı imparatorluğu dahilindeki cemaatlerin milli şuur ve aidiyetlerinin neşv ü nema bulmasıyla alâkalı olarak daha büyük bir panoramanın tamamlanacağını tahmin etmektedir.

Mevzubahis problematiği beş esere aksettiren Balta ilk olarak, Konya ve Edirne metropoliti olup daha sonra İstanbul patriği olan VI. Kirillos’un on dokuzuncu yüzyılın başlarında telif ettiği ve Osmanlı tarihiyle alâkalı ilk kitap olarak tavsif edilebilecek olan eserinden bahsetti. Konya sancağının coğrafyasını ve mimarisini tasvir eden Kirillos, bu kitapta gerek müslüman gerekse gayrimüslim binalarını zikreder. Müellif, müslüman sakinleri “Osmanlı” yahut “Türk”, Rum tebayı ise “Hristiyan Rum” olarak adlandırır. “Hellen” tabiri yetmiş sayfalık kitapta bir ya da iki kere geçer. Yöredeki eski Yunan, Roma yahut Bizans devrinden kalan binaların/kalıntıların ise mevcut Rum halkla illiyet bağını kurmaz. Rum tebanın Türkçe mi yoksa Rumca mı konuşan topluluklar olduğu teferruatını vermez.

İkinci kitap İstanbul’u tasvir etmektedir. İlk neşrinden kırk yıl sonra Yunan harfleriyle Türkçe olarak neşredilen kitabın bu ikinci edisyonunda, müellifin yalnızca Bizans devrinden kalma eserleri tanıttığı kısım tercih edilmiştir. Eserde yer isimlerinin eski Yunan’daki isimleriyle çağırılmamasına dikkat çeken Balta, bu yerlerin isimlenrdirmesindeYunan harfleriyle yazılmış Türkçe şekillerinin kullanıldığını söyledi.

Üçüncü kitap, 1860’larda yayımlanmıştır ve üç ciltten mürekkeptir. İstanbul topoğrafyası ve on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısının tarihi hakkında mühim bir kaynaktır. Müellif topoğrafyayı tasvir ederken semt, mahalle ve hane gibi Türkçe tabirler kullanmakta, Türkçe yer isimlerini esas almaktadır. Üçüncü ciltte Osmanlı halkları hakkında malumat veren müellif, Osmanlı coğrafyasında daha evvel Bizans devrinin ve “Avrupa’daki bazı ilim adamlarının” zikrettiği üzere, eski Yunan devrinin yaşandığını söyler.

Dördüncü eser, Nikolaos Soullidis’in Tarih-i Osmani’sidir. Osmanlı devletinin kuruluşundan Sultan Çelebi Mehmed devrine kadarki hadiseleri anlatan eser, 1874 yılında telif edilmiştir. Karamanlıca neşriyatın ve edebiyatın önde gelen isimlerinden Evangelinos Misailidis’in talebesi ve mesai arkadaşı Soullidis, Karamanlı edebiyatına katkı sağlayan önemli isimlerden biridir. Soullidis Osmanlı tarihi, umumi tarih ve coğrafya kitapları telif etmenin yanında Karamanlıca Anatoli gazetesinde idarecilik ve muharrirlik yapmıştır. Bu kitap, direkt olarak Osmanlı tarihi alanında yazılmış, mevcut ilk Karamanlıca eserdir. Müellif, Hammer’in Osmanlı tarihini esas almakla beraber Fransızca, Yunanca ve Türkçe kaynaklardan da faydalanmıştır.

Balta’nın bahsettiği son kitap, Avram Vaporidis’in Osmanlı sultanları üzerine telif ettiği ve II. Abdulhamid’e ithaf ettiği eserdir. Rum mekteplerinde okutulmak üzere müsaade verilen ilk Osmanlı tarihi olan bu eser, on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar muhtelif ilavelerle dört kere neşredilmiştir.

Rumca literatürün gelişmesini Yunan milliyetçiliğiyle doğrudan alâkalı olarak gören Balta, milliyetçiliğin Türkçe konuşan Ortodoks Hristiyanlar’da fazla tesir etmediğini düşünmektedir. Zira onlar kendilerini daha ziyade Hristiyan dünyasına ait hissetmektedirler. Ancak Yunan krallığının kurulması, hem bu krallık içindeki hem de dışındaki Rumlar için Osmanlı geçmişini anlamaya tesir etmiş, siyasi olarak da ‘megali idea’ fikri Lozan Barış Antlaşması’na kadar siyasi meselelerde kendine muhkem bir yer edinmiştir.

On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Islahat Ferman’ın ilan edildiği bir ortamda, Rumca ve Yunan harfleriyle Türkçe neşriyatın, gazete ve mecmuaların çoğaldığını gören Balta’nın bir tespiti de, 1870’lerde Rumca ve Karamanlıca lisanlarında telif edilmiş Osmanlı tarihlerinin, Osmanlı bürokrasisinde yahut İstanbul’un finans çevrelerinde yer almış şahıslarca desteklenmiş olmasıdır. Devrin farklı bir istikameti ise, 1860’larda Rumca öğreten okulların açılmasıyla beraber Türkçe konuşan Rumlar arasında Rumca’nın yaygınlaşmaya başlamasıdır.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.