İslâm Düşüncesi-1: Emrullah Efendi’nin İkdam Gazetesindeki Felsefe ve Bilime Dair Makaleleri

Meryem Üke

7 Şubat 2009
De­ğer­len­dir­me: Kübra Şenel
 
Me­de­ni­yet Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi’nin Tez­gâh­ta­ki­ler top­lan­tı di­zi­si­nin Şu­bat ayı ko­nu­ğu “Em­rul­lah Efen­di’nin İk­dam Ga­ze­te­sin­de­ki Fel­se­fe ve Bi­li­me Da­ir Ma­ka­le­le­ri” baş­lık­lı yük­sek li­sans te­zi­ni Prof. Dr. İs­ma­il Ka­ra’nın da­nış­man­lı­ğın­da Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Sos­yal Bi­lim­ler Ens­ti­tü­sü Fel­se­fe ve Din Bi­lim­le­ri Ana­bi­lim Da­lı İs­lâm Fel­se­fe­si Bi­lim Da­lı’nda ta­mam­la­yan Mer­yem Üke idi.
Üke, ilk ola­rak te­zi­nin bö­lüm­le­ri­ni ve içe­ri­ği­ni an­lat­tı: İlk bö­lüm­de Em­rul­lah Efen­di’nin ha­ya­tı, eser­le­ri ve ma­ka­le­le­ri; ikin­ci bö­lüm­de İk­dam ga­ze­te­sin­de­ki on bir ma­ka­le­nin trans­kri­bi; üçün­cü bö­lüm­de ise ma­ka­le­ler, ders not­la­rı ve di­ğer ga­ze­te ya­zı­la­rın­dan der­le­nen Türk­çe-Fran­sız­ca, Fran­sız­ca-Türk­çe yak­la­şık iki yüz el­li kav­ra­mı içe­ren bir fel­se­fe söz­lü­ğü.
Te­zin­de Em­rul­lah Efen­di’nin İk­dam ga­ze­te­sin­de­ki ma­ka­le­le­ri­ni (1896-1900) ele al­dı­ğı­nı söy­le­yen Üke, Em­rul­lah Efen­di’nin ha­ya­tıy­la il­gi­li şu bil­gi­le­ri ver­di: Em­rul­lah Efen­di 1858’de Lü­le­bur­gaz’da doğ­du. İb­ti­da­î­yi ve rüş­di­ye­yi Lü­le­bur­gaz’da oku­duk­tan son­ra İs­tan­bul’a ge­le­rek Mekteb-i Mülkiye’yi bi­tir­di. Son­ra Yan­ya, Se­la­nik, Ha­lep ve İz­mir’de Maa­rif Mü­dür­lü­ğü yap­tı. 1893’de Ce­nev­re’ye ka­çan Em­rul­lah Efen­di, iki-üç ay son­ra Sul­tan’ın iz­ni ve İz­mir’de kal­mak şar­tıy­la Ce­nev­re’den ge­ri dö­ner. Da­ha son­ra İs­tan­bul’a ge­ri dö­ner ve Ser­vet-i Fü­nûn’da Em­rî is­miy­le ya­zı­lar yaz­ma­ya baş­lar. Yaz­dı­ğı ya­zı­lar da­ha çok ter­bi­ye ile il­gi­li­dir. Da­ha son­ra İk­dam ga­ze­te­si sa­hi­bi Ah­met Cev­det, Kâ­mûs-ı Ulûm pro­je­si­nin ba­şı­na Em­rul­lah Efen­di’yi ge­tir­miş­tir. İm­za­sız ya­zı­la­rın Em­rul­lah Efen­di’ye ait ol­du­ğu­nu ken­di­sin­den öğ­ren­di­ği­miz Ne­cip Asım Bey, ken­di­si­nin ve bir­kaç ar­ka­da­şı­nın da bu pro­je­de yer al­dı­ğı­nı ifa­de et­miş­tir. Ne­cip Asım Bey, 1896 yı­lın­dan iti­ba­ren Em­rul­lah Efen­di’nin dil tar­tış­ma­la­rı­na yö­ne­lik Mu­hi­tü’l-Maâ­rif ad­lı an­sik­lo­pe­di­si­ne yö­ne­lik ya­zı­la­rı­nı İk­dam’da ya­yın­lan­ma­ya baş­la­dı­ğı­nı söy­le­mek­te­dir. Kâ­mûs-ı Ulûm’da yer alan ya­zı­la­rın bir kıs­mı Em­rul­lah Efen­di’ye di­ğer kı­sım­la­rı ise Ah­met Cev­det ve Ne­cip Asım Bey’e ait­tir. İk­dam’da­ki ya­zı­lar doğ­ru­dan Em­rul­lah Efen­di is­miy­le de­ğil “Ulûm-ı li­sa­niy­ye mu­har­ri­ri” müs­te­ar is­miy­le yer al­mış­tır. El­li ya­zı ya­yım­lan­dık­tan son­ra, 1898’de al­tı ay­lık bir ara ve­ri­lir ve ar­dın­dan Mu­hî­tü’l-Maâ­rif’de ya­yım­la­na­cak ya­zı­la­rın tef­ri­ka­sı­na de­vam edi­lir. Bu ya­zı­lar da­ha son­ra ge­niş­le­ti­le­rek an­sik­lo­pe­di­ye alı­nır ve el­li sa­yı sü­rer. Bu tez­de Em­rul­lah Efen­di’nin 1900’e ka­dar ya­yım­la­nan yak­la­şık yüz ma­ka­le­si ele alın­mış­tır. Bun­la­rın içe­ri­sin­de de “fel­se­fe ne­dir?”, es­te­tik ve­ya hik­met-i be­dî‘îye, his ile his­si­ya­ta ve “âme-es­prit”in ru­ha mı yok­sa nef­se mi kar­şı­lık ge­le­ce­ği­ne da­ir te­mel fel­se­fî kav­ram­lar­la il­gi­li ma­ka­le­le­re yer ve­ril­miş­tir. Dö­ne­mi­nde çe­şit­li tar­tış­ma­la­ra da se­bep olan “Hik­met-i Lü­ga­viy­ye” ve “Sarf-ı Hi­ke­mî” baş­lık­lı ya­zı­la­rı da doğ­ru­dan dil fel­se­fe­siy­le ala­ka­lı ol­ma­sı ha­se­biy­le yer ve­ril­miş­tir. Mu­hi­tü’l-Maâ­rif’de or­tak bir dil ve im­la kul­la­nıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­yen Em­rul­lah Efen­di, Türk­çe’nin fel­se­fî an­lam­da zen­gin ve Ba­tı dil­le­riy­le ben­zer­lik içe­ri­sin­de ol­du­ğu­nu be­lirt­mek­te ve buna fi­il-i cev­he­rî kav­ra­mı­nı ya­ni “–dır”ı ör­nek ola­rak gös­ter­mek­tedir.
Em­rul­lah Efen­di’nin fel­se­fey­le iliş­ki­si­ni dil üze­rin­den or­ta­ya koy­du­ğu­nu söy­le­yen Üke, bu­nun se­ren­ca­mı­nı da şöy­le an­lat­tı: Em­rul­lah Efen­di Se­la­nik Maa­rif Mü­dü­rü ol­du­ğu yıl­lar­da Me­cel­le-i Mu­al­li­mîn’de yaz­dı­ğı Mu­hi­tü’l-Maâ­rif’in ilk ya­zı­sın­da ter­bi­ye­ye yar­dım­cı ilim­ler ola­rak bir ilim­ler tas­ni­fi yap­mış­tır. Bun­la­rın ba­şın­da fel­se­fe­ye yer ve­ren Em­rul­lah Efen­di, bu­ra­da da­ha zi­ya­de fel­se­fe ta­rih­çi­li­ği yap­mış­tır. Aris­to’dan baş­la­ya­rak kı­sa bir fel­se­fe ta­ri­hi an­la­tan Em­rul­lah Efen­di’nin ya­zı­sın­da, Üke’nin vur­gu­la­dı­ğı üze­re İs­lâm fel­se­fe­si­ne da­ir iz­ler yok de­ne­cek ka­dar az ol­mak­la bir­lik­te Fran­sız ve Ba­tı fel­se­fe­si et­ki­si çok faz­la gö­ze çarp­mak­ta­dır. İlm-i ruh ve Dâ­rül­fü­nun’da­ki ilm-i ah­lâk ders not­la­rı­nın ta­ma­men kav­ram ter­cü­me­si şek­lin­de ol­du­ğu gö­rü­lür. Bu tar­zı­nı, Se­la­nik Maa­rif Mü­dür­lü­ğün­de, İk­dam ga­ze­te­sin­de­ki fel­se­fe ya­zı­la­rın­da ve 1900 yı­lın­da açı­lan Dâ­rül­fü­nun’da­ki fel­se­fe ho­ca­lı­ğı sı­ra­sın­da da sür­dür­müş­tür.
Da­ha son­ra Üke te­zin ikin­ci bö­lü­mün­de, ma­ka­le­le­rin ta­şı­dı­ğı öne­mi de­ğer­len­dir­di­ği­ni söy­le­ye­rek söz­le­ri­ne şöy­le de­vam et­ti: Em­rul­lah Efen­di’nin söy­le­dik­le­ri­nin öne­mi dö­ne­miy­le il­gi­li ya­pı­la­cak di­ğer ça­lış­ma­lar­la or­ta­ya çı­ka­cak­tır. İlk baş­ta “âme-es­prit”i ya­zar­ken her şe­yin te­me­lin­de psi­ko­lo­ji­nin ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni; hat­ta me­ta­fi­zi­ğin te­me­lin­de bi­le il­mu’n-nefs yer al­dı­ğını söy­ler ve bir ki­şi­nin “ah­lâ­kı, ilm-i cis­ma­nî­yi ve fel­se­fî ilim­le­ri bil­me­si için il­mu’n-nefs bil­me­si ge­re­kir” der. Ay­rı­ca Mu­hi­tü’l-Maâ­rif’de­ki or­tak di­lin de yi­ne il­mu’n-nefs va­sı­ta­sıy­la ku­ru­la­bi­le­ce­ği­ni söy­le­mek­te­dir. Em­rul­lah Efen­di böy­le­ce her­ke­se hi­tap edi­le­bi­le­ce­ği­ni, hik­met-i lü­ga­vi­ye­nin de an­cak il­mu’n-nefs va­sı­ta­sıy­la bi­li­ne­ce­ği­ni id­di­a et­miş­tir. Di­ğer ya­zı­la­rı da “hik­met-i lü­ga­vî” baş­lı­ğı al­tın­da ec­zâ-yı ke­lâm, sarf-ı hi­ke­mî ile “dü­şün­ce na­sıl ifa­de edi­lir”i an­la­tır. Sa­de­ce ta­nı­tı­cı ve ta­nım­la­yı­cı tarz­da olan es­te­tik ve his­si­yat­la il­gi­li fel­se­fî ma­ka­le­le­rin­de, bu ko­nu­la­rı ilk ola­rak araş­tı­ran­la­rın kul­lan­dı­ğı ter­mi­no­lo­ji­nin Türk­çe­ye na­sıl ak­ta­rı­la­ca­ğı­na yer ver­miş­tir. Esa­sen eği­tim­ci olan Em­rul­lah Efen­di, ta­ma­men kav­ram­sal ve ta­ri­hî tar­tış­ma­lar yap­mış ve ulaş­tı­ğı so­nuç­la­rı öğ­ren­ci­le­re na­sıl ak­ta­ra­ca­ğı üze­rin­e de cid­di bir şe­kil­de dü­şün­müş­tür.
Üke, te­zin­de, Dâ­rül­fü­nun’da­ki ilk ilm-i hik­met (fel­se­fe) ders­le­ri­ni ve­ren Em­rul­lah Efen­di’nin ders tak­ri­ri­ni na­sıl yap­tı­ğı­nı, ne­le­ri ele al­dı­ğı­nın gös­ter­me­ye ça­lış­tı­ğı­nı; fa­kat dö­ne­min ga­ze­te­le­ri üze­ri­ne ya­pı­lan her­han­gi bir ça­lış­ma ol­ma­dı­ğın­dan ga­ze­te­nin öne­mi­ne da­ir ye­ter­li bir ce­vap ve­re­me­di­ği­ni ifa­de et­ti. Bu çer­çe­ve­de­ki prob­lem­le­ri an­lat­ma­ya de­vam eden Üke, Dâ­rül­fü­nun’un ho­ca­la­rı ve ver­dik­le­ri ders­le­re da­ir bir­ta­kım so­run­lar ol­du­ğu­nu -me­se­la ilm-i hik­met gru­bun­da yer alan man­tık, ah­lâk, ilm-i hik­met, il­mu’n-nefs gi­bi ders­le­re kim­le­rin gir­di­ği­ne da­ir ye­ter­li bil­gi ol­ma­dı­ğı­nı- söy­le­di. Bu du­rum, Üke’nin de işa­ret et­ti­ği gi­bi, Dâ­rül­fü­nun üze­ri­ne cid­di ça­lış­ma­la­rın ya­pıl­ma­sı­nı ge­rek­ti­ri­yor. Üke, son ola­rak şu hu­su­sa işa­ret et­ti:
Em­rul­lah Efen­di’nin et­ki­le­ri­nin gö­rü­le­bil­me­si açı­sın­dan ken­di­sin­den son­ra iç­ti­mai­yat ders­le­ri­ne gi­ren Zi­ya Gö­kalp’le mu­ka­ye­se edil­di­ği bir ça­lış­ma ya­pıl­ma­lı­dır. Zi­ya Gö­kalp, bir kon­fe­ran­sın­da Em­rul­lah Efen­di’nin “Tuğ­ba Ağa­cı na­za­ri­ye­si”ne de­ği­ne­rek, Em­rul­lah Efen­di’nin fark­lı bir yö­nü­ne işa­ret et­miş ve dik­kat­le­ri ona yö­nelt­miş­tir. Em­rul­lah Efen­di’nin “Tuğ­ba ağa­cı na­za­ri­ye­si” eği­tim­le il­gi­li bir na­za­ri­ye­dir. O bu bağ­lam­da, il­köğ­re­ti­min iyi ola­bil­me­si için bu okul­la­ra öğ­ret­men ye­tiş­ti­ren Dâ­rül­fü­nun’a ve med­re­se-i mu­al­li­mîn­le­re önem ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­ler. Bu gö­rü­şe bir­çok eleş­ti­ri yö­nel­til­miş­tir.

Em­rul­lah Efen­di’nin fel­se­fî ba­kış açı­sı hak­kın­da so­ru­lan bir so­ru­nun ce­va­bın­da Üke, şun­la­rı söy­le­di: Onun için be­lir­le­yi­ci nok­ta ken­di­si­ni fel­se­fe­ci de­ğil; eği­tim­ci ola­rak ta­nım­la­ma­sı­dır. Ba­tı’nın an­la­şıl­ma­sı için on­la­ra ait fel­se­fî kav­ram­la­rın ter­cü­me­si­ne önem ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­ler; bun­dan do­la­yı ken­di­si fel­se­fe di­li kur­ma nok­ta­sın­da çok önem­li bir yer­de dur­mak­ta­dır. Em­rul­lah Efen­di Maa­rif Na­zı­rı ol­du­ğun­da bu ça­lış­ma tar­zı­nı ku­rum­sal­laş­tır­ma im­kâ­nı bu­lur. 1912’de Is­tı­la­hat-ı İl­mi­ye En­cü­me­ni’nin ku­rul­ma­sı­nı is­ter ve ve­fa­tı­na (1914) ka­dar ken­di­si de bu­ra­da fii­len yer alır. En­cü­men­de bu­lu­nan her­kes bir fel­se­fe di­li kur­ma hu­su­sun­da ona çok şey borç­lu­dur. Ter­cü­me­le­ri ya­par­ken İs­lâm fel­se­fe­si­nin ilk dö­nem­le­rin­de ya­pı­lan ter­cü­me­ler­den yar­dım alır. İs­lâm fel­se­fe­si­nin kav­ram­la­rıy­la Ba­tı fel­se­fe­si kav­ram­la­rı­nı ifa­de et­me­ye ça­lış­mış­tır

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.