Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım

Jale Parla

17 Mart 2012
Değerlendirme:
Neslihan Demirci

Oğuz Atay Günlük’te kendi çizdiği bir karakterden bahsederken “Hikâyenin kahramanı hem romancı olmak hem de roman kahramanı olmak zor iş diye düşünüyor” diyor. Böylelikle kendi kurgusunun mutfağından, kahramanın dünyasını ele veriyor. Biz okurlar yazarın mutfağından vereceği sırlara bayılırız. Eleştirmenler de bunun farkında olmalılar ki kahramanı yazar olan kurmaca metinlerle ince ince uğraşıyorlar. Edebiyat eleştirisi deyince Berna Moran’la birlikte akla gelen isimlerden biri olan Prof. Dr. Jale Parla, Türk Romanında Yazar ve Başkalaşımadlı kitabında yazar kahramanların yer aldığı romanları başkalaşım kavramının merceğinden inceliyor. Yeni kitabı Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım’la (İletişim, 2011) Sanat Araştırmaları Merkezi’nin Kırkambar Kitap konuğu Jale Parla’yla başkalaşımkavramı üzerine konuştuk.

Başkalaşım (metamorphosis), değişimden farklı bir kavram. Parla bunu hızlı, gözü kara, denetlenemeyen dönüşüm olarak tanımlıyor. Metinde başkalaşım, “bedeni de içine alan şekil değişiklikleriyle, bedenin ve benliğin sınırlarının yok olması ve kimliksizleşmeyle belirlenir”. Dolayısıyla sınırları ortadan kaldıran, denetlenemeyen ve tekinsiz bir alana davet eder okurunu, belki de onu da kendisiyle beraber başkalaşıma çeker; tıpkı Tutunamayanokurunun da birer tutunamayan olmaya kışkırtılması gibi.

Aslında başkalaşım şiirsel imgeye dayanan bir teknik. Modernist metinlerin vazgeçilmez tekniği başkalaşım, hep arayış içindeki modernist sanatçının sanatı merkeze alan estetik anlayışıyla benimsediği bir deneyim. Yazarın kitaptaki ifadesiyle, “Sanatçı ya başkalaşıma uğrar ya da başkalaşmış nesneler arasında silikleşir”. Parla, bir teknik olarak başkalaşımın iki önemli özelliğinden söz etti: Fiziksel değişimle beraber benliğin de değişmesi ve dilin kaybedilmesi. Bu açıdan bakınca kavram, içinde çok derin bir yabancılaşma barındırıyor. Başkalaşıma uğrayan kahramanlar hayvana, bir başkasına, heykele, robota, kuklaya vs. dönüşebiliyor. İlk akla gelen örnekler, durmadan şekilden şekle giren, boyut değiştiren Alice, Kafka’nın böceğe dönüşen Gregor Samsa’sı, Wilde’ın heykele dönüşen Dorian Gray’i…

Başkalaşım, karşılaştırmalı edebiyat için verimli bir malzeme sunuyor, çünkü farklı bilim dallarıyla dirsek temasına elveriyor. Mitolojideki meşhur Echo ve Narcissushikâyesini psikanalist okumayla yorumlayan Freud’un narsizm tespiti gibi psikanalizin alanına giren pek çok konunun yanında başkalaşım metinleri; sosyolojinin, dinin, evrim kuramının, estetiğin de ilgi alanında bulunuyor. Örneğin yapısökümcüler dildeki deformasyonla yakından ilgileniyorlar. Postmodern edebiyatın metinlerarasılık özelliği başlı başına metnin başkalaşımı olarak yorumlanıyor.

Parla’ya göre başkalaşıma başvurmanın altında; bilinçdışı fantezileri, ceza veya arınma isteğini dile getirme, kaçma, kurtulma, özgürleşme, kimlik arayışı, özne olarak kurgulanmış olmanın farkındalığı, bunun getirdiği tedirginlik gibi motifler yatıyor. Başkalaşım imgelerinin en yoğun kullanıldığı dönem Rönesans ve (yaklaşık olarak 1890’lardan 1940’lara dek) modern dönem. Başkalaşım öğelerinin alınarak yeniden üretilmesi ise Batı edebiyatında sıkça gördüğümüz bir uygulama. Mitoloji ve Homeros başta olmak üzere Ovidius’un Başkalaşımlar adlı eseri, bu üretimin temel başvuru noktaları. Parla, kitabıyla ilgili katıldığı söyleşilerde kendisinin değil, Ovidius’un kitabı üzerinde duruyor. Ovidius, M.Ö. I. yüzyılda yaşamış, devrinin üç önemli şairinden biri. Jale Parla, sunumunda iki yüz elli başkalaşım hikâyesinin yer aldığı ve Avrupalı yazarlar üzerinde etkileri çok görülen Başkalaşımlar’dan çeşitli örnekler verdi. Parla’nın vurguladığı hikâyenin ilki, Echo ile Narcissus. Mite göre Echo’nun sevgisine cevap vermeyen, gölde gördüğü yansımasına hayran olan Narcissus’un sonu (Ovidius’un versiyonunda) nergis çiçeğine dönüşmektir. Bu hikâye, Freud’dan Lacan’a, Kristeva’dan Derrida’ya çok farklı okumalara zemin oluşturmuştur. İkinci hikâye Pygmalion ve Galatea’da Pygmalion kendi yaptığı heykele aşık olur ve eserinin gerçek bir kadına dönüşme isteği tanrılar tarafından kabul edilir. Bu başkalaşım hikâyesi mutlu sonla, evlilikle biter. Bu hikâye de sanatçının yaratımı üzerine farklı okumalara imkân veriyor.

Konuğumuzun sunumu sonrasındaki söyleşide daha çok Türk edebiyatındaki örneklerden yola çıkarak kitapta yer alan Halit Ziya, Ahmet Hamdi, Oğuz Atay, Orhan Pamuk gibi yazarların, romanlarında eksik yazar figürasyonu ve başkalaşım deneyimine nasıl yer verdikleri üzerinde duruldu. Jale Parla’yla edebiyat sohbeti, kimileyin masal dinleme tadında, kimileyin bu masalların kuramsal uzantılarına dokunmanın hazzıyla verimli bir akşamdan güzel izler bıraktı. Devamı, yazarın kitabında keşfedilmeyi ve iz sürülmeyi bekliyor.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.