Türk Romanına Kritik Yaklaşımlar-3: Cumhuriyet Dilinin Ötesinde Ne Var: Bir Muhalefet

Jale Parla

28 Şubat 2008              
De­ğer­len­dir­me: Selim Karlıtekin
 
Ja­le Par­la’yı ko­nuk et­ti­ği­miz bu otu­rum­da, Atay’ın Tu­tu­na­ma­yan­lar’ı üze­ri­ne oyun ve nok­san­lık­lar bağ­la­mın­da ko­nuş­tuk.
Atay’ın an­la­tı­la­rı­nın oyun an­la­tı­la­rı ola­rak da oku­na­bi­le­ce­ği­ni be­lir­ten Par­la, me­tin­ler­de­ki oyu­nun te­şek­kü­lü­nü in­ce­le­di. Dü­pe­düz ko­mik­ten ka­ra mi­za­ha sey­re­den an­la­tı, ko­mi­ğin if­rat nok­ta­sın­da asıl ze­mi­ni­ni bu­lur: İro­ni­de. Atay’ın iro­ni­si hi­civ­le ka­rış­tı­rıl­ma­ma­lı­dır.1 Atay iro­ni­si, Par­la’ya gö­re, ma­hi­ye­ti iti­ba­riy­le post-mo­dern­dir. Ha­ki­kat id­di­asın­da bu­lun­maz; öz­ne sü­rek­li ko­num de­ğiş­ti­re­rek oyun ala­nın­da­ki tüm ko­num­la­rı kul­la­nır, tüm bu ‘oyun’ ham­le­le­ri, an­lam ve ha­ki­kat ze­mi­ni­ni kay­dı­rır. Tek­rar­lar, ve­ri­li kur­gu­nun ha­ki­ka­ti­ni ya­ra­la­dı­ğı gi­bi, bu jes­tin fa­ili­ni de ya­ra­lar. Bu ya­ra­lan­ma ‘ha­yat ace­mi­si’ ol­mak­tan kay­nak­la­nır.
Par­la su­nu­mun­da, Atay’ın bu ace­mi­li­ği, kul­lan­dı­ğı iki (ede­bî) tak­ti­ğiy­le -ek­sik ya­pıt­lar ve ek­sik ya­zar­lar­la- açım­lı­yor. Oyu­nun al­tın­da ya­tan bu çap­raz-di­ki­şi (do­ub­le-bind) met­nin iki­lem­le­ri­ne bir ge­çit ola­rak oku­yor.
Tur­gut, Se­lim’in in­ti­ha­rı­nı mü­te­aki­ben Se­lim’i arar, ev­ra­kı met­ru­ke­si­ne ula­şır. Ek­sik me­tin­ler, for­mu­nu al(a)ma­mış ucu­be var­lık­lar -Se­lim’in ya­şa­mı gi­bi- ta­mam­lan­ma­mış­lı­ğın ifa­de­si­dir. Tüm bu ya­rım kal­mış­lık, kü­çük bur­ju­va ha­ya­tı­nın ru­tin mü­kem­mel­li­ği­nin al­tı­nı oyar. Gün­de­li­ği ya­ra­la­dı­ğı, im­kân­sız kıl­dı­ğı yer­de, ar­tık Tur­gut için ya­rım kal­mış­lık­la­rın nok­san­lı­ğı var­lık ze­mi­ni­dir. Bu, Cum­hu­ri­yet mo­dern­leş­me­si­nin ze­mi­ni­dir. Atay’ın ek­sik me­tin­le­ri Türk mo­dern­leş­me­si­nin ek­sik kal­mış say­fa­la­rı­dır. Nok­san­lık Atay’ı bu ka­pan­maz ya­ra­nın iro­ni­si­ne gö­tü­rür. İro­ni, me­to­ni­mik2 olu­şuy­la bu kül­tür dün­ya­sı­nın fo­ya­sı­nı or­ta­ya çı­ka­rır. Res­mî ta­ri­hin, va­ze­dil­miş/em­re­dil­miş bir dün­ya res­mi­nin ze­min­siz­li­ği­nin ni­şa­ne­le­ri­dir.
Ya­za­rın nok­san­lı­ğı ya­ra­sı­nın te­laf­fu­zun­da, ya­ni yaz­mak zo­run­lu­lu­ğu­nun açı­lı­mın­da zu­hur eder. Tan­zi­mat’tan iti­ba­ren dil as­ra ce­vap ver­mek pe­şin­de­dir; lâ­kin uy­gun ke­li­me­le­ri bu­la­maz. Ara­ba Sev­da­sı’nın Bih­ruz Bey’i “ke­li­me şe­yi res­met­me­ye mec­bur ise” iba­re­si­ni an­la­ya­maz. Bih­ruz’un oku­ma yaz­ma­sı bi­le yok­tur; tam da bu nok­ta­da, eş­ya­ya isim ver­mek­le açı­lan dün­ya­nın im­kân­sız­lı­ğı, di­lin dün­ya­yı oku­ya­ma­ma­sı so­ru­nu­dur. Cum­hu­ri­yet’in ku­ru­lu­şun­da si­ya­sî bir çö­züm ge­ti­ril­di­ği dü­şü­nü­len ve do­la­yı­sıy­la sus­tu­ru­lan so­run, Atay’da dil­den is­tik­ra­hı ge­ti­rir. İfa­de­nin di­sip­li­ne edil­di­ği bu ka­pa­lı sis­tem, hem Do­ğu’­dan hem Ba­tı­’dan sar­fı na­zar et­miş bu men­zil, ar­tık ba­rın­ma­nın im­kâ­nı­nı yi­tir­miş­tir. Dil­de ba­rı­nı­la­ma­yan yer­de “tek fel­se­fe bi­re­yin yok olu­şu­dur”. Di­lin utan­cı da­va­ya se­bep­tir. “Ba­ba­ma Mek­tup”la be­lir­gin­le­şen şey, Kaf­ka’da­ki (din­de ve ha­yat­ta) oto­ri­te olan bir ba­ba­nın ak­si­ne, ken­di­si de ço­cuk bı­ra­kıl­mış bir ba­ba­nın, ken­di evin­de bi­le me­mur bı­ra­kıl­mış­lı­ğın, ya­rım kal­mış­lı­ğın, her tür­lü tem­si­li­nin sus­tu­rul­ma­sıy­la ne­ti­ce­le­nen bir epis­te­mo­lo­jik en­gel. Bu en­gel­le mü­ca­de­le çer­çe­ve­sin­de; ge­le­ne­ği ol­ma­yan (ge­le­ne­ği red­det­miş) bir mo­dern­lik pro­je­sin­de, di­lin kök­le­rin­den ko­pa­rı­la­rak ide­olo­ji­nin em­ri­ne gir­me­siy­le di­lin ze­mi­ni­ne -eş­ya­nın za­tı­nı ifa­de et­me­nin im­kân­sız­lı­ğın­da tem­si­li­ni ku­ra­rak- in­di­ril­miş dar­bey­le (dev­let eliy­le di­lin in­şa­sı) sa­kat bı­ra­kıl­mış bir top­lu­mun acı­la­rı di­le ge­lir.
“An­la­ta­ma­mak­tan an­la­şı­la­ma­ma­ya bir yol­cu­luk”ta Atay’ı oku­yan Par­la, Atay’ın bu­gün ede­bi­ya­tı­mı­zın kö­şe taş­la­rın­dan bi­ri­si ol­ma­sı­nı onun sa­nat di­li­nin özerk­li­ği yo­lun­da mü­ca­de­le ile ede­bi­ya­tı­mı­zı ye­ni bir dev­re sok­ma­sı­na, ede­bi­ya­tı­mı­za ye­ni ifa­de im­kân­la­rı ka­zan­dır­ma­sı­na bağ­lı­yor.
Par­la’nın ana­li­zi po­li­tik ola­nı di­lin için­den oku­yor ve si­ya­se­ti dil de­ne­yi­min­den dev­şi­ri­yor. Atay’ın jes­ti­ni, ça­ğa (epoch), öte­ki­ye ve­ya mo­der­ni­te­nin sı­nı­rı ol­mak­lık­la de­ğil de, ede­bi­yat çer­çe­ve­si üze­rin­den epis­te­mo­lo­jik bir prob­le­me ce­vap ola­rak ku­ru­yor. Kur­gu­sun­da da ek­sik me­tin ve ek­sik ya­zar kav­ram­la­rı­nı si­ya­sî ola­nın te­şek­kü­lüy­le he­sap­la­şan de­ğil, si­ya­sî ola­na si­ya­set­le ce­vap ve­ren iki tak­tik ola­rak iş­li­yor.
 
 
 
1 Par­la’nın da be­lirt­ti­ği üze­re iro­ni nok­ta­sın­da ken­di­si Nur­dan Gür­bi­lek’in “Ke­ma­liz­min De­li­si Oğuz Atay” (Yer­ De­ğiş­ti­ren Göl­ge için­de, Me­tis Yay.) baş­lık­lı met­ni­ne baş­vu­ru­yor.
2 “Me­to­ni­mi te­ri­mi­ni ta­mam­lan­ma­mış, bit­me­miş, çağ­rı­şım­la­rı ka­pa­tıl­ma­mış me­ta­for an­la­mın­da kul­la­nı­yo­rum.” Ja­le Par­la, Don Ki­şot’tan Bu­gü­ne Ro­man, İle­ti­şim Ya­yın­la­rı, 2007 (2000), s.108.
 

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.