KAM YUVARLAK MASA TOPLANTILARI

Rusya Seçimleri: Putinli Yıllara Devam

Muzaffer Şenel, Vügar İmanov, İlyas Kamalov

28 Mart 2012 Çarşamba 18:00 Salon: ŞAKİR KOCABAŞ SALONU

KAM “Avrasya Konuşmaları”nın dördüncüsünde, 4 Mart’ta yapılan Rusya seçimlerini ve “yeni” Putin döneminin gerek iç siyasete gerekse bölgesel ve küresel denkleme muhtemel etkilerini, bu ülkeye seçim gözlemcisi olarak giden Muzaffer Şenel’in yanı sıra Rusya ve Avrasya uzmanı olan İlyas Kamalov ve Vügar İmanov ile birlikte tartışacağız. Toplantı, 28 Mart Çarşamba günü saat 18:00’de Şakir Kocabaş salonda başlayacaktır.

 

İlyas Kamalov, 1978’de SSCB’de doğdu. 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te “Altın Orda - İlhanlı Münasebetleri” başlıklı yüksek lisansını ve 2008’de “Altın Orda ve Rusya: Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi” başlıklı tezle doktorasını tamamladı. 2012’de doçent oldu. Çok iyi derecede Rusça, Türkçe ve İngilizcenin yanı sıra orta derecede Farsça bilen Tatar uyruklu Kamalov, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009’dan bu yana Türk Tarih Kurumu’nda uzman ve Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi (ORSAM)’nde danışman olarak görev yapmaktadır. Yayımladığı bazı kitapları şunlardır: Moğolların Kafkasya Politikası (Kaknüs Yayınları, 2003), Putin’in Rusya’sı: KGB’den Devlet Başkanlığı’na (Kaknüs Yayınları, 2004), Avrasya Fatihi Tatarlar(Kaknüs Yayınları, 2007), Moskova’nın Rövanşı: Putin Dönemi Rus Dış Politikası(Yeditepe Yayınları, 2008), Altın Orda ve Rusya: Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi (Ötüken Yayınları, 2009), Avrasya Türkologları Sözlüğü. I. Cilt - I. Kitap: Rusya Türkologları (A. Kolesnikov ile birlikte, TTK Yayınları, 2011).

Vü­gar İma­nov, Azerbaycan’da doğdu. Li­sansını İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si Ta­rih Bö­lü­mü’nde, yük­sek li­sansını Bo­ğa­zi­çi Üni­ver­si­te­si Ta­rih Bö­lü­mü’nde ve doktorasını Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Ulus­la­ra­ra­sı İliş­ki­ler Bö­lü­mü’nde tamamladı. Hâ­li­ha­zır­da İs­tan­bul Şe­hir Üni­ver­si­te­si öğ­re­tim üye­si­dir. Ali Mer­dan Top­çu­ba­şı (1865-1934) (Boğaziçi Üniversitesi, 2003), Azer­bay­can-Os­man­lı İliş­ki­le­ri (1918) (Boğaziçi Üniversitesi, 2006) ve Av­ras­ya­cı­lık: Rus­ya’nın Kim­lik Ara­yı­şı (Küre, 2008) adlı telif kitaplarının ya­nı sı­ra, Aleksandr Du­gin’in Rus Je­opo­li­ti­ğiAv­ras­ya­cı Yak­la­şım (Küre, 6. baskı, 2010) ve Nikolay Trubetskoy’un Avrupa ve Beşeriyet (Küre, 2012) kitaplarını Rusçadan tercüme etmiştir.

Muzaffer Şenel, 1977’de Af­yon­’da doğ­du. Li­sansını KKTC Ya­kın Do­ğu Üni­ver­si­te­si Ulus­la­ra­ra­sı İliş­ki­ler Bö­lü­mü’nde burs­lu ola­rak ta­mam­la­dı. Yük­sek li­sans de­re­ce­si­ni Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Av­ru­pa Top­lu­lu­ğu Ens­ti­tü­sü’nden “Eu­ro­pe­an Uni­on Po­li­tics to­wards the Midd­le East sin­ce 1980” baş­lık­lı te­ziy­le al­dı. Ko­cae­li Üni­ver­si­te­si Ulus­la­ra­ra­sı İliş­ki­ler Bö­lü­mü ve Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Si­ya­set Bi­li­mi ve Ulus­la­ra­ra­sı İliş­ki­ler Bö­lü­mü’nde araş­tır­ma gö­rev­li­si ola­rak ça­lış­tı. Ma­ca­ris­tan, Po­lon­ya ve İn­gil­te­re’de mi­sa­fir araş­tır­ma­cı ola­rak bu­lun­du. Ha­len İs­tan­bul Şe­hir Üni­ver­si­te­si Si­ya­set Bi­li­mi ve Ulus­la­ra­ra­sı İliş­ki­ler Bö­lü­mü’n­de­ olup Modern Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin de müdür yardımcılığını yürütmektedir. An­la­yış der­gi­sin­de AB, Türk dış po­li­ti­ka­sı ve Kıb­rıs üze­ri­ne ya­zı­lar ka­le­me alan Şe­nel’in çe­şit­li ki­tap ve der­gi­ler­de ya­yın­lan­mış ma­ka­le­le­ri mevcuttur. Sa­dık Ünay ile bir­lik­te der­le­dik­le­ri Glo­bal Or­ders and Ci­vi­li­za­ti­ons: Pers­pec­ti­ves from His­tory, Phi­lo­sophy and In­ter­na­tio­nal Re­la­ti­ons (No­va Sci­en­ce Pub­li­ca­ti­ons, 2009) ve Mesut Özcan ile birlikte derledikleri Modernite ve Dünya Düzen(ler)i (Klasik Yayınları, 2010) ad­lı iki ki­tap ça­lış­ma­sı var­dır. 

 

* Toplantı konuya ilgi duyan herkese açıktır. Bilim ve Sanat Vakfı'nın Şakir Kocabaş salonunda gerçekleştirilecektir.

 

***

“Post-emperyal sendrom yaşayan Rusya, Putin’le siyasi birliğini, iktisadi kalkınmasını ve uluslararası güç konsolidasyonu sağlamak istiyor”

 

 

Değerlendirme: Abdullah Ayasun

4 Mart’ta yapılan devlet başkan­lığı seçimlerinin, Soğuk Savaş’ın üzerinden yirmi yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen post-emperyal sendromu henüz üzerinden atamayan eski süper güç Rusya için normal bir seçimden daha fazla anlam içerdiği söyle­nebilir. Hele de küresel ekonomik krizin et­kisiyle dünyada ve “Arap Baharı” ile birlikte Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı, buna mukabil Rusya’nın uluslararası sistemdeki ko­numunu güçlendirmeye çalıştığı bir dönemde.

“Avrasya Konuşmaları” toplantı dizisinin dördüncüsünde Küresel Araştırmalar Mer­kezi, böylesi bir ortamda yapılan devlet baş­kanlığı seçimlerini, bunun Rusya’nın iç ve dış politikası ile Türk-Rus ilişkilerine muhtemel etkilerini tartışmaya açtı. Bu bağlamda Avras­yacılık üzerine yaptığı çalışmalarından tanıdı­ğımız İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bili­mi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Vügar İmanov, Türk Tarih Kurumu Uzmanı ve ORSAM Avrasya Danışmanı Doç. Dr. İlyas Kamalov ve son seçimleri AGİT göz­lemcisi olarak yerinde takip eden İstanbul Şe­hir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Muzaffer Şenel konuyla ilgili bilgilerini ve gözlemlerini bizimle paylaş­tılar.

 

“Seçimin galibi önceden belliydi; Putin’in karşısında ciddi bir alternatif yoktu”

 

 

SSCB’nin yıkılmasından bu yana Rusya’da altıncı devlet başkanlığı seçiminin yapıldığını ifade eden İlyas Kamalov, öncelikle bunların ortak özelliklerini değerlendirdi: (i) Seçim so­nuçlarının önceden belli olması (İkinci tura kalan 1996 seçimleri tek istisnadır), (ii) katılı­mın genelde %65-70 civarında seyretmesi (Tek istisnası, SSCB yıkıldıktan sonra halkın ilk defa seçme ve seçilme hakkını kullanması ne­deniyle çok büyük ilgi gösterdiği 1991 seçimle­ridir), (iii) genelde aynı isimlerin aday olması ve siyasetin aynı kişiler etrafında dönmesi, (iv) seçimlere gittikçe daha az sayıda adayın katıl­ması (2000 seçimlerine on bir aday katılırken 2012 seçimlerinde sadece beş aday yarıştı).

Kamalov’a göre, 2012 seçimlerinin galibi önceden belliydi. Zira Putin’in karşısında cid­di bir alternatif yoktu. Adaylardan Adil Rusya Partisi lideri Sergey Mironov, Kremlin’e yakın bir isim; Putin, eğer partisi Birleşik Rusya ile başarısız olsaydı bu partiye geçecekti. Aşırı milliyetçi ve Türk karşıtı duruşuyla bilinen ve zaman zaman Türklerin Sibirya’ya sürülme­sinden dem vuran Liberal Demokratik Parti lideri Vladimir Jirinovski de Kremlin’e yakın bir isim ve parlamento çalışmalarında genel olarak Putin’in partisini destekliyor. SSCB yıkılınca hızla zenginleşen bir oligark olan bağımsız aday Mikhail Prokhorov ise rejime itaatkârıyla bilinen bir isim; Putin’e rakipliği söz konusu olmadığı gibi onu Kremlin’in aday gösterttiği söyleniyor. Putin karşısındaki tek muhalif aday Komünist Parti lideri Gennadi Zyuganov’du; ancak %17’lik oy oranıyla yarışı kazanabilmesi zaten mümkün değildi.

 

“Putin’in oy oranı Çeçenistan’da %99,76, İnguşetya’da %91, Moskova’da ise %46 idi”

Kamalov seçimin dikkat çekici bir başka sonucuna da değindi. Rusya Federasyonu’na bağlı cumhuriyetlerde hem seçime katılım ora­nının hem de Putin’e verilen oyların yüksekli­ği. Mesela seçime katılım oranı Çeçenistan ve Başkurdistan’da %95’lerde iken Moskova’da %50’nin altına indi. Yine Putin geçerli oyla­rın Çeçenistan’da %99,76’sını, İnguşetya’da %91’ini, Tataristan’da %82’sini, Moskova’da ise %46’sını aldı. Kamalov’a göre bunun iki temel nedeni var: (i) Bu bölgelerde seçime katılımın zorunlu olması, (ii) oranların düşük olması halinde Kremlin tarafından cezalandırılma korkusu.

 

“Putin, halkın gözünde hâlâ bir kurtarıcı, ülkeyi parçalanmaktan kurtaran karizmatik bir lider”

Kamalov’a göre, Putin’e oy verilmesinin te­mel sebebi, insanların Yeltsin dönemine tekrar dönmek istememesi. Putin, halkın gözünde hâlâ bir kurtarıcı, ülkeyi parçalanmaktan kur­taran karizmatik bir lider. Popülerliğinin ve başarısının ardında onun döneminde maaşla­rın düzgün ödenmesi, işsizlik sorunun kısmen çözülmesi, cumhuriyetlerin merkeze bağlı­lığının artırılması, dış borçların ödenmesi ve daha bağımsız bir dış politika takip edilmesi bulunuyor.

 

“Protestolar Putin’in artık dokunulmaz olmadığını gösterdi”

Devlet başkanlığı seçimleri öncesi başlayan ve “Acaba ‘Arap Baharı’ kuzeye doğru kayıyor mu?” sorusunu akla getiren protesto gösterile­rine gelince, Kamalov bunun çok kısa sürdü­ğünü, ancak gösterilerle birlikte Putin’in artık dokunulmaz olmadığının anlaşıldığını belirtti. Yeni dönemde Putin’in muhaliflerin görüşle­rine daha çok önem vereceği beklentisini dile getirdi.

Seçim süreciyle ilgili bu değerlendirmelerin ardından Kamalov, Putin’in yeni dönemde nasıl bir iç politika izleyebileceğine dair öngörülerini de paylaştı. Buna göre, (i) Yeltsin döneminde Rusya Federasyonu’na bağlı cumhuriyetlere ve­rilen hakları 2000’li yıllarda geri almaya başla­yan Putin, merkeziyetçi politikasını sürdürecek. (ii) Seçim öncesi vaatlerine paralel olarak eko­nomiyi düzeltmeye çalışacak; ancak bu konu­daki başarısı tamamen enerji fiyatlarının seyri­ne bağlı. (iii) Seçim sürecindeki protestoları da dikkate alarak demokratikleşme yolunda sınırlı da olsa bazı adımlar atacak, daha özgür medya ve barajın düşürülmesi gibi. (iv) Din meselesin­de gerilimlere yol açacak çeşitli adımlar atabilir. Özellikle okullarda din eğitimi meselesi Mos­kova ile ona bağlı cumhuriyetleri, Hıristiyanlar ile Müslümanları karşı karşıya getirebilir.

 

“Putin sadece ‘halkın adamı’ değil, güvenlik bürokrasi ve elitin de temsilcisi konumunda”

 

 

Vügar İmanov da benzer şekilde Rusya’da zengin bir demokrasi deneyimi ve pratiğinden söz edilemeyeceğini belirtti ve Putin’in seçim başarısının sebeplerini sıraladı: (i) Alternatif­sizliği, (ii) seçim kampanyasını “halkın ada­mı” imajı üzerine kurması, (iii) sadece halkın adamı değil, aynı zamanda Rusya’da güvenlik bürokrasi ve eliti olarak adlandırılan bir züm­renin, yani derin devletin de temsilcisi konu­munda olması, (iv) kamu imkânlarından so­nuna kadar faydalanması, (v) genelde devlet kontrolünde olan medyanın Putin’in başarıla­rını merkeze alması. İmanov, Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları Kafkas Cumhuriyet­lerinde Putin’in çok yüksek oranda oy alma­sının Rusya’daki siyasi sistemden kaynaklan­dığını vurguladı: “Cumhuriyet ekonomileri merkezî bütçe ile eklemlenmiş durumda ve federal bütçeden pay alıyorlar. Pastadan alınan pay, merkezle olan ilişkinin rengine ve seyrine göre değişebiliyor. İşte bu durum, bir sonraki dönemde iktidara gelme ihtimali yüksek olan bir adayın neden desteklendiğini açıklıyor.”

 

“Medvedev artık tükendi, elit içinde etkisi kalmadı”

Putin ile Medvedev arasında halef-selef ilişkisi olsa da İmanov’a göre bir önceki döneme Medvedev dönemi denemez; zira ipler Devlet Başkanı Medvedev’in değil, tamamen Başbakan Putin’in elindeydi. İmanov, Rusya’da kişiler değişse de sistemi dönüştüremedikleri görüşünde. Medvedev’in artık tükendiğini, elit içinde etkisi kalmadığını, başbakan olsa bile etkin pozisyonda olamayacağını düşünüyor.

İmanov’a göre yeni dönemde Putin’i bek­leyen birçok mesele var: tıkanmış olan ikti­sadi yapı, sistemik bir sorun haline dönüşen yolsuzluk, zengin-fakir uçurumunun artması, işsizlikle mücadele, cumhuriyetlerle siyasi en­tegrasyon ve konsolidasyonun sağlanması, de­mokratik reformların yapılması, sivil toplumun beklentilerinin bir ölçüde karşılanması, hızla yaşlanan nüfus, Slav olmayan nüfusun artması, aşırı milliyetçiliğin yükselişi, eğitimli nüfusun Rusya’yı terk etmesi yani beyin göçü vs.

 

“Putin, yakın çevresinden kurtulmadığı takdirde reformların başarıya ulaşması çok zor”

İmanov, Putin’in seçim kampanyasında ge­liştirdiği söyleme de dikkat çekti. Buna göre, sürekli 1990’lar ile 2000’leri kıyaslayarak, kendisinin Rusya’yı batmaktan kurtardığını ileri sürdü. Son dönemde belirginleşen iktisa­di meselelere temas etmek yerine dış politika ağırlıklı bir söylem geliştiren Putin, Rusya’ya eski ihtişamını geri kazandırma vaadinde bu­lundu. Bu bağlamda seçim kampanyasında uluslararası arenada söz sahibi bir Rusya söy­lemi merkezî bir yer tutarken Avrasya Birliği ise sunulan diğer önemli vaatlerdendi.

Rusya 2000’lerde Kazakistan ve Beyaz Rusya’nın katılımıyla Avrasya Birliğine giden yolda önemli bir aşama olarak telakki etti­ği “gümrük birliği” projesini hayata geçirdi. Yakın çevrede güçlendikten sonra Sovyetler Birliği’ni canlandırma ve böylece uluslararası alanda daha fazla söz sahibi olma hayali ku­ran Rusya’nın asıl amacı, Ukrayna’yı bu birliğe dâhil etmek ve böylece bu ülkenin AB ile ilişki­sini zayıflatmak. İmanov’a göre Putin, Avrasya Birliği projesini 2018 sonrası iktidarda kalmak içinkullanıyor. İlyas Kamalov ise bu projeyi gerçekçi bulmuyor. Rus politik mekanizma­sında sistemik düzeyde bir dönüşüm ve siyasal kadrolarda bir yenilenme olmadığı müddetçe Putin’in planlarının gerçekleşmeyeceği iddia­sında. Kamalov’a göre Putin tarihî bir açmaz­la karşı karşıya; çevresindeki yakın daireden radikal bir kararla kurtulmadığı takdirde, re­formların başarıya ulaşması oldukça zor.

 

“Oy kullanımında problem yoktu; asıl mesele oyları kimlerin, ne şekilde saydığıydı”

İlk defa 2011’deki parlamento seçimlerinde AGİT gözlemcilerine kapılarını açan Rusya’ya 2012 başkanlık seçimlerinde gözlemci olarak giden Muzaffer Şenel, konuşmasının başında Rusya’nın dünya topraklarının yedide birini kapsayan devasa bir coğrafyaya sahip olduğunu ve 143 milyon nüfuslu ülkede 110 milyon kayıtlı seçmen bulunduğunu hatırlattı. Seçim usulsüz­lüğü iddiaları hakkında Şenel özetle şunu söy­ledi: “Oy kullanımında problem olduğunu zan­netmiyorum, asıl mesele oyları kimlerin ve ne şekilde saydığıydı. Bütün kamu kuruluşlarının ve resmî unsurların Putin için mobilize edildiği bir gerçek. Sandıklarda görevli 1 milyon kişinin %80’i devlet memuruydu.”

Şenel’e göre, Putin’e oy verenlerin çoğu, onun dağılmanın ve çöküşün eşiğinde olan ülkeyi yeniden ayağa kaldırdığı görüşünde. Yaşlılar ise çoğunlukla Komünist Parti’ye oy veriyor; zira kapitalizme sorunlu geçiş, devlet himayesine ve desteğine alışkın yaşlı kesimin sosyoekonomik sorunlarını derinleştirmiş du­rumda.

 

“Rusya’da yeni yeni serpilen bir sivil toplumdan söz etmek mümkün”

Şenel’e göre Rusya’da yeni yeni serpilen bir sivil toplumdan söz etmek mümkün. Nitekim seçim öncesi ve sonrası, pek alışık olmadığı­mız protesto gösterilerine katılımın nispeten büyüklüğü bunu kanıtlıyor. Bu gösterilere katılan kesimlerin ortak özellikleri irdelendi­ğinde, Şenel’in işaret ettiği üzere, üniversite mezunu, dünya ile entegre, yolsuzluk, nepo­tizm, muhalefetsizlik ve sistemin tıkanıklığı karşısında hayal kırıklığına uğrayan yeni bir muhalif nesil karşımıza çıkıyor. Ancak bu kesi­min etkileri oldukça sınırlı ve siyasal anlamda temsiliyeti zayıf.

 

“Rusya’yı içeride kontrollü bir serbestiyet, dışarıda ise daha sert bir politika bekliyor”

Rusya’da halkın ve entelektüel kesimin de nabzını tutan Şenel, yönelttiği “Önümüzdeki dönemde Rusya’nın geleceğini neler belirleye­cek?” sorusuna verilen cevaplardan hareketle şunları söyledi: “Post-emperyal sendrom yaşa­yan Rusya, (i) uluslararası sistemde güç kon­solidasyonunda stratejik bir birikim yapma derdinde. (ii) Ekonomik kalkınma, yani ham­madde ve enerji bağımlı ekonomiden know-how eksenli bir ekonomiye geçiş şart (zira eski yapı en fazla yirmi yıl daha sürebilir). (iii) Siya­si birliğin, iç güç konsolidasyonun sağlanması (Rusların deyimiyle, merkezde kendilerinin olması, diğerlerinin ise ona “zincirlenecekle­ri” ve hiçbir şekilde Rusya’dan ayrılamayacak­ları bir duruma getirilmesi) isteniyor. İşte bubakımlardan Putin halkın büyük desteğini kazanıyor. Ancak Putin’in bunları ne ölçüde başarabileceği birer soru işareti. Yine de önü­müzdeki dönemde içeride daha liberal (kont­rollü bir serbestiyet), dışarıda ise daha sert bir politika bekliyor Rusya’yı diyebiliriz.”

 

“Rusya, Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’daki çok küçük bir adımını bile kıskançlıkla karşılıyor”

Zamanın su gibi aktığı ve katılımcıların yo­ğun ilgisine mazhar olan bu toplantı, uzunca bir soru-cevap faslıyla sona erdi. Bu kısımdan özellikle Türkiye-Rusya ilişkilerine dair görüş­leri aktarmakta fayda var. Kamalov, Türkiye ve Rusya’nın, Ortadoğu ve Balkanlar’dan ziyade, Orta Asya ve Kafkasya’da karşı karşıya olduğu­nu düşünüyor. Ancak iki ülke farklı fikirleri­ni ve pozisyonlarını bir çatışmaya dönüştür­memeye özen gösteriyor. Mevcut statükonun devamı muhtemel bir krizi önlüyor. Türkiye eğer ileride Orta Asya ve Kafkasya’da aktif bir siyaset izlerse ilişkilerde gerginlik yaşanabilir. Zira Rusya, bu bölgelerde Türkiye’nin çok kü­çük bir adımını bile kıskançlıkla karşılıyor ve Ankara’yı yeni-Osmanlıcı bir politika izlemek­le suçluyor. Kamalov’a göre 2010 ve 2011 yılı Türk-Rus ilişkileri açısından çok önemliydi. Vizelerin kaldırılması, Mersin’e inşa edilecek nükleer santral ihalesinin Ruslara verilmesi ve enerji konusunda birçok ortak projenin hayata geçirilmesiyle ilişkilerde geri döndürülemez adımlar atıldı. Bunlar mevcut birtakım prob­lemleri ilişkilere zarar vermeden çözme isteği­nin de birer işaretiydi.

İkili ilişkileri olumsuz etkileme ihtimali bulunan Füze Kalkanı Krizi konusunda Kama­lov, Türkiye’ye NATO radar üssü kurulmasının Rusya’da tedirginlik ve rahatsız yarattığına, an­cak Rus politikacıların Avrupa ve Amerika’yı çok sert ifadelerle eleştirmelerine karşın, Türkiye’ye yönelik böyle bir diplomatik dil kullanmadıklarına dikkat çekti. Üssün Rusya tarafından kendisine yönelik bir hamle olarak yorumlandığını belirten Şenel ise bu konuda ilginç bir ayrıntıyı dile getirdi: “Kürecik’teki radar üssü, NATO’nun Rusya ile imzaladığı AKKA Antlaşması sınırları dışında kalıyor. Dolayısıyla Rusya’nın güç dengesinin bozul­duğu argümanına karşı Batı, biz antlaşmaya sadık kalarak bunu inşa ediyoruz diyor.”

 

 

 

Bilim ve Sanat Vakfı (Foundation for Sciences and Arts)

Küresel Araştırmalar Merkezi (Centre for Global Studies)

Adres: Vefa Cad., No: 41, 34134, Vefa/İstanbul
Tel: +90 212 528 22 22 / 801-802
Faks: +90 212 513 32 20
E-Posta: kam@bisav.org.tr

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.