- HOME PAGE
- RESEARCH CENTERS
- SAM
- Yakın Dönem Türk Sinemasında Taşraya Dönüş Anlatıları
SAM ROUNDTABLE MEETINGS
Yakın Dönem Türk Sinemasında Taşraya Dönüş Anlatıları
Zahide Nihan Doğan
23 December 2023 15:00 Salon: ŞAKİR KOCABAŞ SALONU
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi Kırkambar Tez-Makale Sunumu etkinliği kapsamında 23 Aralık 2023 Cumartesi günü Zahide Nihan Doğan'ı konuk ediyor. Doğan'dan doktora tezi bağlamında "Yakın Dönem Türk Sinemasında Taşraya Dönüş Anlatıları" başlıklı bir konuşma dinleyeceğiz.
Doğan, tezini şu şekilde özetliyor: "Türkiye'de sinemanın kültürel ve sosyopolitik söylem ile ilişkisi ve taşranın bu bağlam içinde kazandığı anlamın araştırıldığı bu tez çalışmasında 2000'ler sonrasında yapılan filmlerin anlatıları üzerinden bir inceleme modeli geliştirilmiştir. Taşra Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî ideolojisinin uygulama alanı olarak her dönemde önem taşımış olmakla beraber 1950'li yıllardan itibaren hızlanan iç göç sebebiyle dönemsel olarak anlam değişikliğine uğramıştır. 1980'lere gelindiğinde ise kentlerde nüfusun yoğunlaşması üzerine birçok kişi için "geride bırakılan memleket" anlamı yüklenmiş; bu durum sinema filmlerinin anlatılarına yansımıştır. 2000'ler sonrasında sayısı gittikçe artan filmlerin sıkça taşraya dönüş teması etrafında kurulduğu görülür. Bu tez çalışması sinemada taşranın ele alınışını sosyopolitik ve kültürel tarihle ilişki içinde inceler. 2000'ler sonrasında ise sinema filmlerinde memlekete dönme hikâyelerini odağına alarak filmlerin anlatı katmanı üzerinden yapısal bir analiz yürütülmüştür. Filmlerde tekrar eden bir izlek olarak taşraya dönüş anlatıları şemalaştırılarak bir okuma modeli önerilmiş, bu modele göre elde edilen veriler psikanalitik kuramın toplumsal iletişim biçimlerine dair yaklaşımı üzerinden yorumlanmıştır. Böylelikle filmlerde iktidar mekanizmalarının ilksel iletişim biçimlerine uygun olarak yeniden kurulma biçimlerine dikkat çekilmiştir. Çalışmanın odaklandığı dönemdeki filmlerin kültürel ve sosyopolitik söylem ile ilişkisi nitel araştırma yöntemlerine başvurularak incelenmiştir. Taşraya bu dönemde atfedilen anlamın söylem içerisindeki yerini tespit edebilmek için onun daha önceki dönemlerde sosyopolitik söylemin içinde yer alma biçimlerinin tarihsel izleri sürülmüş, halkın kimliğinde temsil edilen taşraya resmî ideolojinin ve kültürel seçkinlerin yaklaşımı mercek altına alınmıştır. Sinema tarihi bu perspektifle yeniden gözden geçirilerek kültürel tarihle karşılaştırmalı olarak okunmuş, böylelikle aradaki etkileşime dikkat çekilmiştir. Söylem analizi yönteminin yakın dönem sosyopolitik ve kültürel tarihin incelemesinde kullanılmasının yanı sıra, 2000'ler sonrasına gelindiğinde filmlerin anlatılarına birer metin olarak yaklaşmada bir zemin hazırladığı görülebilir. Film anlatıları üzerinden görünen olduğu kadar görünmeyen alanda, yani bilinçdışında kendini açık eden iktidar mekanizmalarının anlaşılabilmesi için filmlerde tekrar eden izleğe dikkat çekilmiş, bir inceleme modeli oluşturulmuştur. Bu model üzerinden elde edilen veriler eşliğinde, filmlerde tekrar eden eylem gruplarının ve temaların bilinçdışında hangi anlamlara işaret ediyor olabileceği; psikanalitik yaklaşımın toplumsal ilişki biçimlerine dair argümanları temel alınarak yorumlanmıştır. Birinci bölümde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş döneminde, yani 1920'lerden itibaren ilk 30 yıllık süreçte resmî ideolojinin baskın olarak kültürel söylemi yönlendirme biçimi incelenmiştir. Siyasette tek partinin etkili olduğu bu dönemde modernleşme projesinin merkezdeki seçkinler tarafından şekillendirilmesinde taşranın ve orada yaşayan halkın ele alınış biçimleri araştırılmıştır. İktidar mekanizmalarını işler kılan entelektüel seçkinler, kültürel söylemi oluştururken bir kaynak arayışına girmiş ve bu bağlamda çift yönlü bir gerilim hattında söylemi kurgulamıştır. Taşranın hem millî kimliğin özüne dair taşıması beklenen anlam, hem de modernleşme projesinin pratikteki uygulama alanı olması dolayısıyla kültürel söylemin hedefi olduğu görülebilir. Sinema çevresinde gelişen kültür bu bağlamda incelendiğinde halkın eğlenme biçimlerinden biri olan filmlere mevcut politik programın ideolojik perspektifine uygun olarak yaklaşıldığı dikkat çeker. Halkevleri ve eğitici filmler aracılığıyla sinemanın ele alınış biçimi devletin üstlendiği "aydınlatma" projesiyle örtüşür. Ne var ki halk, devletin kültür politikalarına rağmen kendi zevklerine daha uygun bulduğu yabancı filmlere yönelmiş ve bu durum da çeşitli kısıtlamaları beraberinde getirmiştir. Sosyopolitik söylemin sinema dünyası ile karşılıklı etkileşim biçimi, bu bölümde tarihsel olarak kültürel söylemin şekillendirilme biçimi üzerinden incelenmiş ve taşra meselesinin bağlamdaki yeri araştırılmıştır. Araştırmanın ikinci bölümü hem siyasî tarih için hem de taşranın anlam değişimine uğraması bakımından bir kırılmaya işaret eden 1950 yılından sonrasını ele alır. Siyasî anlamda tek parti döneminin son bulması ve iktidarda söz sahibi olan kesimin profilinin değişmeye başlaması, kuruluş yıllarının modernleşme ideolojisini sekteye uğrattığı gibi bir önceki dönemin seçkinlerinde yönetim erkini geri alma çabasını gündeme getirir. Diğer taraftan iç göçle şehre gelen taşralı kültürün zamanla iktidarda söz sahibi olmaya başlaması entelektüel kesimde gerginlik uyandırır. Bu dönem aynı zamanda dünyadaki gelişmelerin dolaylı olarak Türkiye gündemine etkisinin hissedildiği yıllardır. Bir yandan II. Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'daki iş gücü ihtiyacını karşılamak üzere ilk dış göç dalgası oluşurken diğer yandan kırsal kesimdeki ekonomik imkânların azalması dolayısıyla taşranın üstlendiği anlam değişir. Kentin sunduğu yaşam koşullarından pay alma arzusu sinema filmlerinin anlatılarına yansımaya başlar. 1960'larda yükselmeye başlayan Yeşilçam film sektörü ve onun baskın anlatı kalıbı olarak melodramın, kültürel kimliğin gerilimlerini barındırdığı gözlenmiştir. Tezin ikinci bölümünde bir yandan siyasî ve sosyal hayattaki değişim ve dönüşüm ele alınırken bir yandan bunun filmlerin melodramatik anlatı kalıplarında nasıl açığa çıktığı incelenmiştir. İkinci bölümün devamında 60'lı yılların sonu ve 70'lerde hızla kentte yeni bir genç kitlenin sahneye çıkışı, bununla beraber politik söylemde etkili olan ideolojik ayrımların belirginleşmesi çeşitli fikirsel çalışmalara yol açmıştır. Sol düşünce entelektüel kesim arasında yaygınlaşırken bir yandan da Türkiye'ye özgü siyasî yapıya uyarlanma fikri gündeme gelmiş, bu durum sinema diline de yön vermede etkili olmuştur. Sinema bu dönemde sol ve sağ çevresinde kutuplaşan ideolojik grupların araçsallaştırdığı bir ifade biçimi olarak ele alınır. Devlet müdahalesi perspektifinden bakıldığında ise gösterimlerdeki kısıtlamalar, sansür ve denetim kurumları aracılığıyla resmî otoritenin güç uyguladığı bir alan olarak ele alınabileceği görülmüştür. 1950'lerden 1980'lere kadar olan dönem, taşra kültürünün kentte varoluş ve temsil biçimlerinin hem halk düzeyindeki kutuplaşma ve çatışmalar üzerinden ilerlediği, hem de iktidarı yeniden elde etme konusunda mücadele alanının aydın-taşralı ayrımı üzerinden söyleme dâhil edildiği yılladır. Demokratik seçimlerle taşra kökenli kesime kaybedilen iktidar, on yıllık aralıklarla tekrar edilen darbeler aracılığıyla kurucu ideolojinin temsilcileri tarafından geri alınmış, bu durum da devlet şiddetinin bireylerin yaşamı üzerindeki direkt etki alanını görünür kılmıştır. 70'lerde şiddetin sinema diline açıktan ve örtük anlatım biçimlerinde yansıması, tezin ikinci bölümünde sorunsallaştırılmıştır. 1980'lerde gerek devlet müdahalesinin gerekse yeni seyirlik teknolojilerin bireylerin gündelik yaşamına dâhil olması sebebiyle sinema sektörünün krize girmesi, bir dönemin sonu ve yeni bir dönemin başlangıcı kabul edilmiştir. Her ne kadar dönemler tezin bölümlendirilmesi için gerekli görülmüş olsa da aralarındaki geçişkenliklere dikkat çekilmiştir. 1980'lerden sonra Türkiye'de sinemanın yeni bir sürece girdiği kabul edilmekle beraber bu dönem daha önceki bölümlerde dikkat çekilen konular eşliğinde incelenmiştir. 80'li yıllar Türkiye'nin küresel kapitalizme entegrasyonu ve yeni yaşam biçimlerinin gündeme gelmesi, kurucu ideoloji tarafından o zamana kadar bastırılmış olan kimliklerin görünür olması gibi konular çevresinde tartışılmaktadır. Bir yandan taşra kültürünün kimliğini öncekilerden farklı biçimde, çekincesiz olarak kentte temsil etmeye başladığı; diğer yandan ekonomi ve iktidar alanında taleplerini yoğun biçimde dile getirerek söyleme katıldığı yıllar olarak ele alınmaktadır. Ne var ki 90'lı yıllarda girilen ekonomik kriz ve kapitalizmin vaatlerinin boşa düştüğünün görülmesi bireylerin geçmişe yönelik sorgulamalarını yeniden gündeme getirmiş, 2000'lerin kültürel söylemi de bu bağlamda şekillenmiştir. Sinemada taşraya dönüş anlatılarının tekrar eden bir izlek olarak belirginleşmesi tezin üçüncü bölümünde incelemenin odağını oluşturur. 2000'ler sinemasının anlatı kalıpları Türkiye'deki değişen sosyopolitik arka plandan izler taşımaktadır. Filmlerin geneline bakıldığında daha önceki dönemlerden farklı olarak, yoğun bir biçimde karakterlerin bir zamanlar geride bıraktıkları taşradaki evlerine döndükleri ve bu dönüşün kimliğe dair önemli bir bağlama oturduğu göze çarpar. Geçmişlerini taşrada bırakarak büyük şehre gelen karakterler, oraya yükledikleri anlama dair beklentilerinin krize girdiği anlarda her şeyin başladığı yere, memleketlerindeki ailelerinin yanına dönmekte ve bu durum bir yüzleşmeyi zorunlu kılmaktadır. Böylelikle taşranın bu dönemde "geri dönülen memleket" olarak yeni bir anlam kazandığı görülür. Tekrar eden bu izleğin hangi temaları devreye sokarak işler hâle geldiğini anlamak için tezin üçüncü bölümünde bir anlatı şeması çıkarılarak eylem grupları sınıflandırılmış ve bir inceleme modeli olarak sunulmuştur. Modelin filmlerin analizinde nasıl kullanılacağına dair bir örnek çalışma olarak tezin seçkisinde yer alan 10 film analiz edilmiş, elde edilen veriler psikanalitik yaklaşımla incelenmiştir. Buna göre her ne kadar filmler bireysel hikâyeler anlatıyor olsalar da cinsiyet rolleri ve kuşaklar arası düzen üzerinden kurdukları iktidar mekanizmaları toplumsal etkileşim biçimleriyle örtüşmektedir. Tekrar eden anlatıların bilinçdışında işaret ettikleri alan; toplumsal yapıların kurulması, düzenlenmesi ve devralınmasıyla ilişkilidir. Taşrayla ve toprakla, içine doğulan aileyle bağların koptuğu ve karakterlerin yersiz yurtsuzlaşarak büyük şehirlere geldiği hikâyeler, en nihayetinde onları başlangıç noktasına geri döndürerek "yasa"nın devralınması ile sonuçlanmaktadır. Bu bakımdan bireysel hikâyeler bir araya gelerek kolektif bir anlatı izleği oluşturduklarında toplumsal alana işaret etmekte, ilksel iletişim biçimlerindeki toplumsal iktidar mekanizmalarını yeniden kurmakta, mevcut toplumsal yapıların düzenini tekrar etmektedir. Buradan hareketle gerek postmodernitenin gerekse liberalizmin aydınlanma ve özgürlük vaadinin yeniden sorgulamaya açılması gerektiği görülür. Sonuç olarak bu tez çalışmasında Türkiye'de 2000'ler sonrası filmlerde tekrar edilen bir anlatı kalıbının şeması çıkarılarak görünür kılınması sağlanmış, buradan yola çıkılarak bir analiz modeli ortaya atılmış, bu model eşliğinde filmlerin anlaşılabilmesi için öncelikle bu dönemin hazırlayıcısı olan sosyopolitik ve kültürel söylemin izleri tarihsel olarak sürülmüştür. Diğer taraftan filmlerin analizinden elde edilen verilerin tarihsel süreçle kurduğu bağ kadar bilinçdışında çalışan mekanizmaların işleyişine dair bir okumaya olanak sunduğunu göstermek amacıyla psikanalitik bir inceleme yürütülmüştür. Sonuçlar göstermektedir ki taşra, 2000'ler sonrasında kazanmış olduğu yeni anlamıyla özgün bir okumaya olanak sağlamaktadır. Filmlerdeki anlatı katmanından yola çıkılarak yürütülen bu analizin gösterdiği üzere karakterlerin bireysel hikâyeleri aslında toplumsal bilinçdışının işaret ettiği öncül iletişim biçimleri ile de derin bağlar kurmaktadır. Yeni dönemde filmlerin anlatılarının tekrar eden kalıplarla kolektif olarak bilinçdışında kurdukları düzen, yalnızca coğrafyanın yakın dönem deneyimiyle sınırlı kalmayıp insanlık tarihi boyunca tekrar eden iktidar mekanizmalarının düzenini yineleyerek yerleştirmektedir."
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO